30 Eylül 2007

ABD İslamcılığı (4)

Serin bir Londra sabahı...

Bir toplantı nedeniyle iki gündür bu kentteyim...

İzlenimlerimi önümüzdeki günlerde aktaracağım...

Türkiye'deki "Ilımlı İslam"ın dününü ve bugününü anlatmayı sürdürüyorum...

3-6 Ekim 1996'da İstanbul'da "Uluslararası Kafkaslar Konferansı" yapıldı...

Eski CIA Ortadoğu Masası uzmanı Graham Fuller İstanbul'da gazetecilerle konuştu...

Tam 11 yıl önce...

REFAHYOL iktidarıydı...

"Ilımlı İslam"ın teorisyeni Fuller bakın ne diyordu:

"İslamın Türkiye için en iyi yönetim biçimi olup olmadığını soruyorsanız, o değil. Biz, Türkiye'de demokrasinin hâkim olmasını istiyoruz. Eğer halk İslamcı bir hükümet isterse, eğer anayasaya göre İslamcılar iktidara gelirse, zannederim o zaman İslamcıların iktidar olma hakkı vardır."

İslamı "organik, yaşayan bir miras" olarak tanımlayan Fuller, bir gazetecinin "Kemalizm İslamla barışmalıdır, diyorsunuz" sorusuna şu yanıtı veriyordu:

"Kemalizm bir yönüyle ideolojidir; İslam da öyle. Bence bu iki ideoloji arasında bir harp olmamalıdır. Eğer olursa, bu Türkiye için çok feci sonuçlar doğurur. Mühim olan Türkiye'de demokrasinin hâkimiyetidir. Bazı Kemalistler, İslamı bastırmaya çalışıyorlar. Bu çok yanlıştır. Aynı zamanda Kemalizm'in demokratik kanadı varsa o da bastırılmamalıdır."

Fuller, dönemin ABD dışişleri sözcüsünün "demokrasi mi, laiklik mi" şeklindeki bir ikilemde "demokrasiden yana tavır alacakları" yönündeki sözlerini ise bakın nasıl anlatıyordu:

"ABD Türkiye'de demokratik sistem işlesin istiyor. Bu İslam demokrasisi de olabilir."

***

ABD'nin 1980 öncesi uyguladığı "yeşil kuşak" projesi, 1990'da yerini "Ilımlı İslam"a bıraktı...

Fethullah Gülen, okullarıyla önce Orta Asya Cumhuriyetleri'ne, sonra Malezya'dan Endonezya'ya ve Kara Afrika'ya dek yayıldı...

Şimdi projenin mimarı Fuller'i dinleyelim:

"Zannederim İslamcıların önünde bir problem var. Bir İslamcı rejim altında, İslamcı olmayan ya da İslama fazla önem vermeyen insanların cemiyetteki rolü ne olacak? Hakları olacak mı? Biz maalesef bugüne kadar diğer İslamcı cumhuriyetlere baktığımızda, örneğin İran'a, Sudan'a baktığımızda çok ümit verici şeyler görmüyoruz. İslamcı olmayanların hakları çok az. Türkiye'de böyle bir problem görmüyorum. Türkiye şimdiden demokratik bir temele oturuyor. Böyle devam etmesi lazım. Belki İslamcılar ABD'nin pek beğenmediği bir siyaset yürütebilirler. Ama Amerika'nın pek çok müttefiki ABD'nin beğenmediği bir siyaset yürütüyor. Bu kabul edilebilir şeydir."

Fuller'in gazetecilerle yaptığı söyleşi şöyle devam ediyordu:

Soru:

"Türkiye bir model mi? Türkiye'nin, İslamla demokrasiyi uzlaştırabilme şansını yüksek görüyor musunuz?"

Fuller:

"Evet mutlaka. Ben çok umutluyum. Çünkü bu bölgede genel olarak Türkiye kadar demokratik bir ülke yok. Arap ülkelerinde yoktur. Kafkaslar'da yoktur. Balkanlar'da çok zayıftır. Yunanistan hariç çok zayıf demokrasiler vardır. O bakımdan Türkiye çok iyi bir model olarak kendini gösterebilir..."

Soru:

"...Kürt sorununun çözümü için öneriniz nedir? Bir demecinizde yeni bir Osmanlı çağından bahsediyorsunuz. Bunlar birbirleriyle ilişkili mi?"

Fuller:

"...Ben Kürt problemine kesin bir cevap veremiyorum. Kesin bir çözüm veremiyorum. Bu Türk ve Kürt halkına aittir. Ama bence askeri yöntem, bugüne kadar hiçbir netice getirmemiştir ve problem her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Niçin PKK alternatif bir Kürt Partisi olmasın?"

***

On bir yıl önce böyle konuşuyordu eski CIA Ortadoğu Masası uzmanı Graham Fuller...

On bir yıl sonra Türkiye'nin fotoğrafına bir bakın isterseniz, ABD'de hazırlanan bir senaryo Türkiye'de yaşamın haritasında çekilmeye başlanıyor...

Yoksa ben mi yanılıyorum?..

Hayır!..

Rize'den küçük bir not size: Sabancı'nın Carrefour'unda da alkollü içki reyonu ramazanda kaldırıldı. Kiler'de iftar vakti alışverişler durduruldu. Balık lokantalarında alkol verilmiyor. Kadınlar açık giysilerle dolaşamıyor.

Bu bir toplumsal baskı değil midir?

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 29 Eylül 2007
Related Posts with Thumbnails