19 Nisan 2009

Lugano’ya haksızlık yapıldı; nerde bu devlet?

Sene 1979…

Sakarya Üniversitesi davet etti.

Haftada bir ders vermem istendi.

Kabul ettim.

Bir asistan tahsis edildi bana…

İlk, o gün tanıştım.

Bana refakat ediyordu.

İşlerime yardımcı oluyordu.

3 sene sonra…

Doktora sınavına girdi.

Jürideydim.

Pekiyi dereceyle geçti.

1996’da, hükümette bakan oldu.

Benim görüşlerimi savunuyordu.

Özellikle Gümrük Birliği’nde…

Kıbrıs meselesinde…

Antiemperyalist çizgideydi.

Denktaş’a hayrandı.

*

Kim bunu anlatan profesör?

Erol Manisalı.

Asistan kim?

Abdullah Gül.

*

Profesör içerde.

Denktaş zanlı.

Asistan Çankaya’da.

*

Kim kimdir, tanımak lazım bazen.

*

Bakın, TÜBİTAK, lise öğrencileri arasında araştırma yapmış… Yüzde 97’si Mona Lisa’yı tanıyor, yüzde 98’i Müşfik Kenter’i tanımıyor. Yüzde 98’i Amerikalı rap şarkıcısı 50 Cent’i tanıyor, yüzde 100’ü Fahir Atakoğlu’nu tanımıyor. Roma’daki Pisa Kulesi’nin nerede olduğunu biliyorlar, Antalya’daki Apollon Tapınağı’nın nerede olduğunu bilmiyorlar. Yüzde 81’i Brad Pitt’i tanıyor, yüzde 51’i Mehmet Akif Ersoy’u tanımıyor…

*

Bu araştırmayı yapan TÜBİTAK da, Darwin’i tanımıyor zaten!

*

14 yaşındaki kıza musallat olan 76 yaşındaki adamı kurtarmak için Adli Tıp’ta katakulli çevrilen memlekette… Kız çocuklarının çağdaş eğitim alması için hasta yatağında çırpınan Profesör Türkan Saylan’ın evi basılıyorsa… Şaşılacak fazla bi şey yoktur yukarıdaki örneklere.

*

Neyse boş verin canım…

Galatasaraylı Arda’ya 3 maç ceza verilirken, Fenerbahçeli Lugano’ya 5 maç ceza verilmesi haksızlık oldu hakikaten…

Adaletsizlik oldu.

Yılmaz Özdil - Hürriyet, 18 Nisan 2009

Dava… Duruşma… Ve Değişim!

Bir sabah uyanıyorsun ki, hakkında bir dava açılmış…
Oysa dava konusu olacak hiçbir şey yapmamışsın…
Gönlün rahat…
Vicdanın temiz…

***

Daha önce başkalarına haksızlık yapıldığını duymuşsun…
Seni ilgilendirmediği için gözlerini kapatmış, kulaklarını tıkamışsın…
Zaten başkalarına dava açılmasının mutlaka bir nedeni de olmalıydı; yoksa niye dava açsınlardı, değil mi?..
Ama senin için hiçbir neden yok…
Mutlaka bir yanlışlık var…

***

Bir duruşmaya katılıyorsun…
Gönlün rahat…
Vicdanın temiz…
Suç işlememişsin ki…
Her soruya açık yüreklilikle ve dürüstçe yanıt veriyorsun…
Seninle ilgili mutlaka bir yanlışlık var…
Ne kadar açık yürekli, ne kadar dürüst olursan yanlışlık o kadar kolay ve çabuk anlaşılır…
Fakat sorular bir garip…
Soruşturmanın gittiği nokta tehlikeli…
Tanıdıkların…
Tanıdıklarının tanıdıkları…
Tanıdıklarının tanıdıklarının tanıdıkları…
Tanıdıklarının tanıdıklarının tanıdıklarının yaptıkları, söyledikleri…
Yaptıkların ve yapmadıkların…
Duyguların ve düşüncelerin…
Görüştüklerin ve görüşmediklerin…
Yavaş yavaş etrafında bir ağ örülüyor:
Sen de artık bir suçlusun…

***

Bu tam bir karabasan…
Gerçek olamaz…
Bu, senin başına gelemez…
Daha önce başkalarına da olduğu öne sürülmüştü…
Ama mutlaka onların bir suçu vardı; yoksa niçin dava açılsındı değil mi?
Oysa sen masumsun…
Ama bir türlü anlatamıyorsun…
Yavaş yavaş fark etmeye başlıyorsun ki, masumiyetini anlatamayan herkes suçludur!

***

Bir sabah uyanıyorsun ki, bir böcek olmuşsun…
Etrafında olup bitenleri görüyor, konuşulanları duyuyorsun…
Ama çevrendekiler seni insan olarak algılamıyor…
Sen onlar için artık sadece bir böceksin!

***

İşte o zaman anlıyorsun davanın ve duruşmanın amacını:
Amaç seni değiştirmek…
Dönüştürmek…
Vatandaşlığını, haklarını, hukukunu, insanlığını, gururunu, haysiyetini, kişiliğini elinden almak…
Böcekleştirmek…

***

Bu bir süreç…
Başlangıcı Kafka’dan:
Dava.
Devamı Dürrenmatt’tan:
Duruşma Gecesi.
Noktayı koyan yine Kafka:
Değişim!
Demokrasiden faşizme…
Vatandaşlıktan kulluğa!
İnsanlıktan böcekliğe!

Emre Kongar - Cumhuriyet, 18 Nisan 2009
Related Posts with Thumbnails