10 Temmuz 2008

Zahmet olacak ama ara sıra teröristlerin telefonlarını da dinleyin

"150’şer kişilik, 40 ekip kuruldu.

Eşzamanlı baskınlar yapıldı."

Ergenekon operasyonunu böyle duyurmuştu devletin haber ajansı...

"150’şer kişilik, 40 ekip."

*

Evinde pijama-terlik oturan emekli generalleri yakalamak için "6 bin polis"i seferber edersen, bırak vatandaşları, polisi korumak için bile polis kalmıyor maalesef.

*

Hangi gazetecinin telefonda kiminle konuştuğunu, kiminle hatıra fotoğrafı çektirdiğini biliyorsun, dinliyorsun, izliyorsun... Adam elinde pompalı tüfekle burnunun dibine gelmiş, haberin yok.

*

Eminim, polislerimizi şehit edenleri, "Mustafa Balbay’ın tetikçileri" ilan edecektir yalaka gazeteler...

Biz gene de hatırlatalım:

Neve Şalom, Beth Israel.

Sadece 5 gün sonra...

HSBC, İngiliz Konsolosluğu.

Ya, Cumhuriyet Gazetesi?

6 günde 3 defa bombalandı.

Atıp, kaçtılar.

Atıp, kaçtılar.

Atıp, kaçtılar.

Kaçanlardan biri, gitti...

Danıştay’ı bastı.

Sonra, Hrant.

Şimdi, bu.

*

Vali, hep aynı vali.

Polis şefi, hep aynı polis şefi.

*

Türkiye’yi ve dünyayı ayağa kaldıran korkunç olaylar yaşanıyor bu şehirde... Belli ki, ağır istihbarat zafiyeti var, konsantrasyon bozukluğu var. Ama bakıyorsun... Havaalanında esas duruşta bakan karşılamaktan, gazetecileri dinlemekten, emekli generalleri o cezaevinden bu cezaevine taşımaktan, Sinan Aygün’ün eurolarını saymaktan, milletin gözüne biber gazı sıkıp, hastaneye gaz bombası atmaktan, tribüne kurulup maç seyretmekten, teröristleri takip etmeye vakitleri yok arkadaşların.

Yılmaz Özdil - Hürriyet, 10 Temmuz 2008

06 Temmuz 2008

Teşekkürler Türkiye!

Diz Çökmek Bunların Kanında Var


Çeteci Medya

Bilgi kirliliği "çeteci medya"nın sayfalarında. İş dönüp dolaşıp 2004 yılına geldi...

ADD Genel Başkanı emekli orgeneral Şener Eruygur'un Fenerbahçe Orduevi'ndeki odasında "fişleme" dosyası çıktığı; Ergenekon'da emekli orgeneral Hurşit Tolon'un "büyük balık" olmadığı yazılıp çizilmeye başlandı...

Böyle durumlarda yazı yazmak gerçekten zor...

"Çeteci medya"ya birileri haber hazırlayıp servis yapıyor, manşetler bile aynı atılıyor...

Bu arada Ümraniye’de ele geçen el bombalarının iddianame hazırlanmadan yargı kararıyla "imha edildiği" ortaya çıkıyor...

Dün sabah NTV'de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı dinliyorum...

Baykal şöyle diyor:

"Ergenekon davası adli değil, siyasi davadır..."

Baykal'ın savı doğru değil mi?

Son gözaltıların yargı kararı 29 Haziran günü alınıyor ama 1 Temmuz Salı günü yapılıyor...

Aynı gün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AKP'nin kapatılma davasında sözlü açıklaması var...

İlginç bir rastlantı...

Şu anda 50 kişi tutuklu...

İşadamı Kuddusi Okkır 13 ay önce tutuklandı. Okkır, cezaevinde akciğer kanseri hastalığına yakalandı. Tedavi edilmedi. Eşi Sabriye Okkır, eşini bir hastanede buldu.

Sabriye Hanım bakın ne diyor:

"Eşimi bir sedyeyle hastaneye getirip bırakmışlar. Çok zayıflamıştı ve bilinci kapalıydı.

Avukatlar aracılığıyla eşimin tutuksuz yargılanmasını istedik. Ancak 'delilleri karartır' gerekçesiyle bize 'hayır' yanıtı verdiler. Ölümle savaşan bir insan delil karartabilir mi?"

***

"Çeteci Medya" Ergenekon'la uğraşırken Hrant Dink, rahip Santoro cinayetini, Malatya katliamını unuttu...

Cumhuriyet'i bombalayan, kanlı Danıştay baskınını düzenleyen Alparslan Arslan'ı "Ergenekon"la ilişkilendirenler, yargı kararıyla bunun "fos" çıktığını gördüler. Üstelik Alparslan Arslan, Fethullah Gülen'den özür diledi.

Unutkan bir toplumuz...

Malatya katliamını yapanlar, Hrant Dink'i öldürenler hangi tarikat şeyhlerinin yurtlarında, evlerinde kalmışlardı?

Nedense bu cinayetlerin "tarikat ayağı" bir türlü ortaya çıkmadı...

Bugün çok zor bir dönemden geçiyoruz...

Kılıçlar çekilmiş!..

Bakın Ahmet Taner Kışlalı'yı, Danıştay üyelerini hedef gösteren malum köktendinci gazetenin yazdıklarına:

"Kaos için kurşun 7 Temmuz’da sıkılacaktı..."

Bu arada "dincilik"ten ötürü TSK’den atılan emekli binbaşıyı konuşturmuşlar:

"Üzerine vazife olmayan konularda durumdan vazife çıkarıp Kuran kursları, ilahi okuyan çocuklar, cami cemaatiyle uğraşarak ordunun imkânını israf edenler; Ergenekon konusunda neden görevlerini yapmıyorlar? Bunun hesabının sorulması lazım."

Hesap kime sorulacak?

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne!..

Evet!..

Hedefinde Türk Silahlı Kuvvetleri bulunuyor köktendinci gazetenin...

***

"Çete Medyası"nın dünkü bombası harikaydı:

"Ergenekon’un Susurluk Çetesi bağlantısı..."

Tamam oldu!..

Çıkarılsın o bağlantı.

Cumhuriyet gazetesi Susurluk'un üzerine gitti; Aydın Engin'le Güneydoğu'daki Hizbullah'ı ortaya çıkardı...

Siz Mustafa Balbay'la katil sanık Osman Gürbüz'ü aynı kefeye koyup tartmaya kalkarsanız "Ergenekon"un "Susurluk" bağlantısını nasıl çözeceksiniz?

Susurluk dışarıda Balbay içeride...

Size kargalar bile güler!..

Gelelim şu, darbeci generaller olayına: Şener Eruygur ve Hurşit Tolon mu yapacaklardı o darbeyi:

Nerede kanıtlar?

Günlükleri Oramiral Özden Örnek mi yazmıştı haberlere göre, yalanlandı? "Sarıkız" ve "Ayışığı" kodlu darbe planı mı?

Bir gazete, iki derginin haberi mi kanıtlar...

Çıkarın elinizdeki kanıtları o zaman ortaya...

Elbet "Darbelere hayır" diyeceğiz...

Bir kez daha yineliyorum:

"Ne şeriat ne darbe; tam bağımsız, laik, demokratik Türkiye!"

Az kalsın unutuyordum. Tarikat şeyhi Fethullah'ın gazetesi dün ne yazdı biliyor musunuz?

3 Temmuz 1993'teki Sıvas katliamını "Ergenekon" gerçekleştirmiş; bu arada iki MİT elemanı da Madımak’ta yakılmış.

Vay anasını sayın seyirciler!..

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 5 Temmuz 2008

İddianame ve korkularım

Bugün açıklanacağı söylenen ancak bana göre açıklanması bir kaç gün gecikecek olan Ergenekon İddianamesi’nin bazı bölümleri "Yandaş medyaya" ufaktan sızdırılmaya başlanmış.
İddianamenin bazı bölümlerini gören bir gazeteci kardeşim aynen şöyle dedi:
"Abi gördüğüm bölümler çok önemli iddialar içeriyor ve sağlam gibi duruyor. Tamamından ne çıkar bilemem. Çünkü bir kaç bin sayfa var. Ama bir kısmı çok inandırıcı."
Doğrusunu isterseniz bu konuda ne fikir, ne de bilgi sahibiyim.
Ancak tek bir korkum var.
Ergenekon’da adı geçenlerden bazıları ile ben ve pek çok meslektaşım yıllardır uğraşıyoruz.
Bunların devlet içine sızmış çeteciler olduğundan, devletin adını ve geçmiş pozisyonlarını kulanarak menfaat temin ettiklerinden, kirli ilişkilere bulaştıklarından fazla bir şüphemiz yok.
Korkum; sulandırılmış, siyasileştirilmiş bir soruşturma nedeniyle kim olduğu sizce de malum olan tiplerin bu olaydan sıyrılmaları.

Amiral Özden Örnek'in ilginç bağlantıları

Ergenekon soruşturması, hepimizin artık öğrendiği üzere Oramiral Özden Örnek’in Nokta dergisinde yayınlanan günlüklerindeki iddialar temel alınarak yürütülüyor.
Özellikle işin "Generaller"le ilgili kısmında Oramiral Özden Örnek’in günlüklerinin rolü büyük.
Soruşturma kapsamlı bir şekilde yürütülüp, ilgi alanı sürekli genişlerken, günlüklerin sahibi Özden Örnek’in şimdiye kadar, en azından bilinği kadarıyla savcılığa çağrılmamış ve günlüklerle ilgili fadesine başvurulmamış olması, aralarında benim de bulunduğum pek çok kişi tarafından "İlginç" bulundu.
Bu gibi olaylarda tesadüflere çok da inanmadığım için, küçük çaplı bir soruturma yaptım.
Ve Oramiral Özden Örnek’le ilgili çok ilginç bazı bulgulara ulaştım.
Biliyorsunuz, Oramiral Özden Örnek’in kamuoyunca tanınan bir oğlu var.
Yönetmen-yapımcı Tolga Örnek.
Tolga Örnek bir dönem çektiği film-belgesellerle halkın önüne çıkmıştı.
Tolga Örnek’in çektiği en bilinen iki film-belgesel 2003 yılında gösterime giren Hititler ve 2005 yılında gösterime giren Gelibolu’ydu.
Oramiral Özden Örnek’in oğlu Tolga’nın çektiği Hititler filminin sponsorları arasında İMKB, Çalık Holding, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, THY, İstikbal ve Nur İnşaat gibi kuruluşlar yer alıyordu.
Amiral’in oğlu Tolga Örnek’in diğer filmi Gelibolu’nun sponsorları arasında dikkat çekenler ise şöyleydi: Çalık Holding ve İstikbal.
Şimdi diyeceksiniz ki, "Ne var canım bunda. O filmlerin başka sponsorları da vardı."
Doğru.
Bu yüzden soruşturmamı biraz daha derinleştirdim.
Ve çok ilginç başka bir bulguya daha ulaştım.
Çalık Holding yani kamu bankalarının parasıyla Sabah ve ATV’yi alıp iktidarın emrine tahsis eden grup, 2004 yılının Mayıs ayında Çalgaz Doğalgaz Dağıtım Pazarlama Taşımacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. adında bir şirket kurmuştu.
Şirketin ortakları Çalık Enerji, Ahmet Çalık, yine Çalık’a ait Altındağ Yatırım, Aksel Goldenberg, Ruben Goldenberg ve Aşer Goldenberg yer alıyordu.
Büyük bölümü ve yönetimi Çalık Grubuna ait Çalgaz A.Ş., 20 Haziran 2005’te adını değiştirdi ve Naturelgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. ünvanını aldı.
Ve sıkı durun şirketin yönetim kurulu üyeliğine Çalık Enerji’yi temsilen Oramiral Özden Örnek’in diğer oğlu, Burak Örnek getirildi. İlginç bir buluşma değil mi?!
İlginçlik bu kadarla da sınırlı değil.
Aynı şirkette Başbakan’ın damadı Berat Albayrak 1. derece imza yetkisiyle danışmanlık yapıyor.
Nokta Dergisi'nin eline nasıl geçtiği hala anlaşılamayan “Darbe günlükleri”nin yazarı Oramiral Özden Örnek’in oğulları, iktidar tarafından medya sahibi yapılan ve bu dönemde rafineri lisansı almayı başaran Çalık Grubu’nun şirketleriyle son derece içli dışlı.
Doğrusunu isterseniz ilginç bir "Tesadüf"
Tabii başka tesadüfler de var ama bence bunlar kadar önemli değil.
Mesela Başbakan’ın oğlu, Tolga Örnek’in Kalendar Orduevi’nde yapılan düğününün davetlileri arasında (Bu bilgi o dönem basına da yansımıştı).
Değerli okurlar Türkiye’de çok garip şeyler oluyor.
Hem de çok garip.

Fatih Altaylı

Kaynak: HaberTürk

Nur uzmanı görevde

Başbakanlık’a bağlı Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’na Nurculuk ve Saidi Nursi uzmanı Prof. Dr. Cezmi Eraslan getirildi. Eraslan, "Milli Mücadelede Bediüzzaman Said Nursi" başlıklı makalesinde, "19 Mayıs 1919’un, Kurtuluş Savaşı’nın ikinci aşaması olduğunu ve padişahın onayı ile başladığını" savunuyor. Eraslan, Nursi’nin risaleleri ile İstanbul hükümeti ve halifenin fetvalarına karşı Ankara’yı rahatlattığını, Atatürk’ün de onun mücadelesini destekleyerek kendisini Ankara’ya çağırdığını ileri sürüyor.

Saidi Nursi hayranı

Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nda açık bulunan Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı’na Prof. Dr. Cezmi Eraslan’ın görevlendirilmesine ilişkin "görevlendirme kararı" Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Nur cemaatinin kurucusu Saidi Nursi hakkındaki araştırmalarıyla dikkat çeken Eraslan, doktorasını da "Abdülhamit’in İslam Birliği Politikası" üzerine yaptı. Eraslan, "Milli Mücadelede Bediüzzaman Saidi Nursi" başlıklı makalesinde çarpıcı görüşler ortaya koyuyor. Milli Mücadele döneminin sonuçlarının derinliği ve yaygınlığı bakımından Cumhuriyet tarihi için büyük önem taşıdığını belirten Eraslan, altı asırlık devletin artık kendi ayakları üzerinde durma problemiyle yüzleşmesinin, devletini, milletini seven insanları çıkar yollar aramaya sevk ettiğini ifade ediyor.

Mücadelenin aksiyon aşamasında yer alan insanlar arasında asker, din adamı ve serbest meslek sahibi insanların yoğunluğunun bu kesimlerin konuyla yakından ilgilendiklerini gösterdiğini dile getiren Eraslan, 19 Mayıs 1919’un Kurtuluş Savaşı’nın "ikinci aşaması" olduğunu ileri sürüyor. Eraslan, bu görüşünü şu ifadelerle ortaya koyuyor:

"Bilindiği üzere İstanbul hükümeti ile bu hükümetin kabulü ve tasvibe arzından sonra padişahın onayı ile başlayan 19 Mayıs 1919 tarihli ikinci aşamada, memleketin ilim ve fikir erbabı ikili bir tercihle karşılaşmışlardır."

Kaynak: Cumhuriyet
Related Posts with Thumbnails