17 Nisan 2008

Besleme Medyanın Aslanları(!)

"Besleme Medya"nın tarikatçı ve liberal tosuncuklarını izliyor musunuz?

Eh, her biri aslan parçası, kükrüyorlar sürekli!..

Onları geçelim!..

Önce Deniz Baykal'ın bir hafta önce katıldığı CNN'deki tartışma programındaki sözlerini anımsatayım isterseniz:

"Yaşadığımız krizin nedeni ben miyim? Niye çözümü CHP'den ve benden bekliyorsunuz?"

Baykal yerden göğe haklı!..

Sağcısı, solcusu, dincisi, dinsizi; ırkçısı, tarikatçısı CHP'ye ve Deniz Baykal'a vuruyor:

"CHP, AKP'yi kurtarsın, Deniz Baykal bu yolda öncü olsun!"

Yok yahu!..

Laik demokratik Cumhuriyetin tüm kazanımlarını, değerlerini yok sayacaksın; gerçekleri söyleyenleri, Türkiye'de laik rejimin altının oyulduğunu yazanları, çizenleri "laikliğin demokrasi için vazgeçilmez şart olduğu bir şehir efsanesidir" diyeceksin; sonra da kalkıp "Deniz Baykal, AKP'yi demokrasi için kurtarmalı" mavrasıyla ortalığı ve kafaları karıştıracaksın...

AKP'nin "besleme takımı" önce Cumhuriyetin temel ilkelerine, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkıp şöyle desin:

"Laiklik olmadan demokrasi olmaz; demokrasi olmadan laiklik olur!"

Ondan sonrası kolay!..

Tayyip Bey ABD'yle, AB'yle anlaşıyor, uzlaşıyor ama Cumhuriyetin temel değerlerine iş gelince elinin tersiyle itiyor...

Deniz Baykal ve CHP doğru yoldadır...

CHP'nin 1950'lerde İsmet İnönü'nün, 70'lerde Bülent Ecevit'in yaptığı muhalefetin aynısını Deniz Baykal yapmaktadır...

Bu sözüm de "Kurultayda Baykal"ı devirmek yolunda kulis yapanlar içindir. Bakın böyle bir işe girişmesinler. Yapılacak eylem Deniz Bey'le uzlaşarak, diri, siyasi derinliği, birikimi olan bir PM oluşmasıdır.

***

Şimdi gelelim Türkiye'de olup bitenlere, Fethullahçılara, din bezirgânlarına, Soros'un Çocukları'na, lümpen liberallere ...

AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso konuştu, görüştü, yedi, içti ve gitti...

Barroso "Laiklik" kavramının bile ne olduğunu bilmiyor; eğer biliyorsa gazeteciliği bırakırım...

Avrupa ortaçağda din savaşlarını yaşadı. Şimdi Avrupalı Aydınlanma Devrimi'nin keyfini çıkarıyor. Avrupalı, kadın rahibelerin başına taktıkları örtüyü kullanmıyor. Kocası bu nedenle Avrupalı kadına baskı yapmıyor.

Türkiye'de din ve inanç özgürlüğü yokmuş, askerler dinsizmiş, laiklik şehir efsanesiymiş, demokrasi önemliymiş...

Haydi buyurun Suriye'ye, Mısır'a gidelim...

Orada "laiklik kısmen var gibi gözükür" ama demokrasinin "d"si yoktur...

Kadın ve erkek aynı kahvede içki, nargile içer, turistler eğlenir, gezer... Hepsi vardır bunların!..

İsteyen kadın memur çarşafla da gider çalıştığı kuruma, pantolonla da...

Başı açık da çalışır, kapalı da...

İki ülkede seçim barajı yüzde 5'tir...

İki ülkede ne özel TV vardır ne patronu olan gazete...

Suriye daha özgür gibi gözükür. Oteller Mısır'daki gibi yoğun koruma altında değildir Suriye'de.

İki ülkede de sıkıysa "demokrasi-özgürlük" diye konuş, muhalefet yapmaya kalk başına neler gelir!..

Suriye'de şimdilik köktendinci bir tehlike yoktur ama Mısır, "Müslüman Kardeşler" den sonra "El Kaide" belasıyla uğraşmaktadır, Pakistan'da olduğu gibi...

Son 50 yıldır laik demokratik Cumhuriyetin altı oyuluyordu zaten...

***

Beş yıldır iktidar olan AKP, ABD ve AB'nin desteğiyle "İslamcı Devlet Yapısı"nın çatısını Tayyip Bey'i destekleyerek kurdu...

O nedenle Deniz Baykal, lümpen liberal takımın, besleme medyanın aslanlarının(!), Fethullahçı tosuncukların sözünü dinleyip "Hay hay emriniz olur, AKP'yi demokrasi adına kurtarırız" demez, diyemez.

Deniz Baykal'ı açık tavrından ötürü hem Kurultay öncesi, hem de sonrası desteklemeyi sürdüreceğim...

Bir başka neden ise şu:

Deniz Baykal, 26 Nisan'da yapılacak CHP Kurultayı'nda 1100 delegenin oyuyla yeniden genel başkan seçileceği için...

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 16 Nisan 2008

16 Nisan 2008

Gülen Humeyni gibi

ABD'li İran ve Ortadoğu uzmanı Michael Rubin, "Türkiye'nin dönüm noktası" başlıklı makalesinde, hakkındaki "şeriat amaçlı çete" kurma suçlaması Yargıtay'ın gündeminde bulunan Fethullah Gülen'i, İran'daki İslam devriminin başındaki Ayetullah Humeyni'ye benzeterek Amerikan yönetimine, "Dini yönetim getirmek isteyen AKP hükümetini desteklemeyin" çağrısında bulundu. Beyaz Saray yönetiminin neocon (yeni muhafazakâr) çizgisinin düşünce kuruluşlarından "American Enterprise Institute" (AEI) araştırmacısı ve "Middle East Quarterly" dergisinin editörü olan Rubin'in makalesi, "National Review" dergisinin internet sitesinde yayımlandı.

Fethullah Gülen'in Teksas Üniversitesi'nde "barış kahramanı" olarak ödüllendirildiği, Londra'da İngiliz diplomatlar ve lordlar tarafından konferansta selamlandığı ve yıl sonunda Amerikan Georgetown Üniversitesi'nde Gülen cemaati üzerine bir konferans yapılacağı hatırlatılan makalede, cemaatin dünya çapında milyarlarca dolarlık şirketlere, okullara, yardım kuruluşlarına ve medya organlarına sahip olduğuna dikkat çekildi. Makalede, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın döneminde on binlerce Gülen taraftarının Türk devleti bürokrasisine girdiği ve özellikle polis teşkilatıyla İçişleri Bakanlığı kadrolarında yoğunlaştıkları belirtildi.

'AKP nüfuz kurdu'
Gazetemizde yer alan haberleri kaynak gösteren Rubin, Gülen'in 1973 yılında İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından "din devleti kurma girişimiyle" suçlandığını, 1986 yılında Türk ordusu içinde cemaatin bir hücresinin tespit edildiğini, 1998 ve 1999 yıllarında Gülen'in taraftarlarına seslenirken sarf ettiği, "devletin kontrolünü sessizce ele geçirmeyi" öğütleyen sözlerinin televizyon ve gazetelerde yer aldığını dile getirdi.

ABD'li uzman, Gülen hakkında "laiklik karşıtlığı" nedeniyle 1998 yılında açılan davanın, 2002 yılında iktidara gelen AKP'nin medya ve yargı üzerinde nüfuz kurmasının ardından 5 Mayıs 2006'da bozulduğunu, ancak mahkeme sürecinin hâlâ tamamlanmadığını ifade etti.

Gülen'in yargı sürecinden kurtulması halinde Türkiye'ye dönebileceğini yazan Rubin, "Eğer bunu yaparsa, 2008 İstanbul'u, 1979 Tahran'ı gibi görünebilir" dedi. Rubin, makalesinin bu kısmında, halen Gülen ile Humeyni'nin benzer yanlarını vurgularken Humeyni'nin sürgünde olduğu Paris'te, Avusturya televizyonu muhabirine, "İslami Cumhuriyetin lideri olmak istemiyorum, hükümet gücünün elimde olmasını istemiyorum" diyerek dünyayı kandırdığını anımsattı. Sözlerini, "Şimdi Ankara'da olduğu gibi, o zaman da Tahran'daki elçilik yetkilileri, siyasi seçkinlerle 'garden partileri' tercih ediyor ve toplumun çok dar bir kesimiyle temas kuruyorlardı" diye sürdüren Rubin, ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA'in, Humeyni'nin niyeti hakkında "kör" olduğunu vurguladı.

'Laik düzen sallantıda'
Rubin, Gülen sessiz kalsa da, Türkiye'ye dönüşünün taraftarlarınca, 1924 yılında kaldırılan "halifeliğin" yeniden tesisi gibi gösterileceği tahmininde bulunarak Türkiye'deki anayasal laik düzenin hiç bu kadar sallantıda olmadığı yorumunu yaptı. AKP'nin medyayı kontrolü altına aldığına ve gazeteciler üzerindeki baskıların arttığına işaret edilen makalede, şu ifadelere yer verildi: "Erdoğan ve Gülen'in, Türk köşeyazarları ve yorumcuları arasındaki destekçileri İslamcılığı demokrasiyle, laikliği faşizmle özdeşleştiriyor; çok sayıdaki Batılı diplomatın, 'ılımlı İslam' kabulüyle kucaklanmasına hoşgörü göstermeye hevesli olduğu bir çizgi bu. Erdoğan'ın kendisi Hitler'in yolunu açanın laiklik olduğunu, İslamcılığın asla böyle bir sonuç üretmeyeceğini söyledi."

'Rice, AKP'ye destek açıklaması yapacak'
AKP'ye Anayasanın laiklik ilkesini çiğnediği gerekçesiyle kapatma davası açılmasının ardından, 21 Mart günü gazetemizin başyazarı İlhan Selçuk'un da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alındığını hatırlatan Rubin, Hürriyet gazetesi köşeyazarı Ahmet Hakan'ın da Fethullah Gülen'in amcasının oğlu Kemalettin Gülen tarafından telefonla tehdit edildiğine dikkat çekti.

ABD Dışişleri Bakanı Rice'ın bu hafta içinde, kapatma davasına karşı AKP'ye destek vereceği "duyumunu" aktaran Amerikalı uzman, böylesi bir çıkışın Türk kamuoyunun tepkisini çekeceği uyarısında bulundu. Rubin, mahkeme sürecinin devamına destek yönünde sözler sarf etmesi durumunda ise Condoleezza Rice'ın bu defa AKP tarafından suçlanabileceğinin altını çizdi.

Bush yönetimini 7 yıldır Irak, Filistin ve Lübnan'da izlediği yanlış politikalar nedeniyle "demokratikleşme" idealini "kirli bir kelimeye" çevirmekle suçlayan Rubin, ABD'nin daha fazla demokrasiyi altüst etmek için dini kullanan ve hukuk düzeni yerine kargaşa arayışında olan partileri desteklememesini istedi. ABD Dışişleri Bakanı'na seslenen Rubin, makalesini, "Türkiye uçuruma yaklaşıyor. Lütfen Bakan Rice, kenardan aşağı itmeyin" diye bitirdi.

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi

Tarih Önünde Hesap Vereceksiniz

Derin ve sessiz bir ilkyaz güneşi altındayım...

Çoğu kez umutluyduk, aydınlığa açılan pencerelerden yaşamımızı çoğaltırdık. Minik sevinçlerle sarılırdık evrenin gökkuşağı rengine.

Ne kıskançlık gölgesi, ne ikiyüzlülük ne de kötücül düşünceler olurdu çevremizde...

Metin Altıok'un dizelerinde duvarları yıkan yıkıcıları tanır; Arthur Rimbaud'un sevdalar çağında yaşayan kadınlarla avunurduk...

Necati Cumalı'nın Urla iskelesinden esen rüzgâr imbat Kordonboyu'nda yalar geçerdi yüzümüzü ve İlhan Ağabey'le birlikte rakılarımızı içerken...

Bir İstanbul sabahında yazıyorum bugün okuyacağınız yazıyı...

İlhan Selçuk saat sekizde ameliyata alındı...

Böyle bir günde ne yazabilirim ki?

Cumhuriyet'in manşetini (12 Nisan 2008) anımsıyorum birden...

"Dikkat çeken Zaman..."

28 Mart günü gözaltı sürecinden sonra "Bizim Savcıya 'Abi' Nasihati" başlıklı yazısıyla ilgili, Adalet Bakanlığı, İlhan Selçuk'la ilgili soruşturma için harekete geçmişti...

Adalet Bakanlığı, Şişli Cumhuriyet Savcılığı'na gönderilen talimata "Zaman gazetesi" nin fotokopisini eklemişti...

Ey sevgili okur, şaşırdın değil mi Cumhuriyet'in manşetini görünce...

İlhan Selçuk'un yazısını bir gün sonra Fethullah Gülen'e yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi yayımlıyor, Adalet Bakanlığı da "adli görevini yapanı etkileme" suçu işlendiğini öne sürüp soruşturma buyruğu veriyor...

İlhan Selçuk, Zaman'da değil Cumhuriyet'te yazıyor...

İşin içinde iş var...

Cumhuriyet'e ve İlhan Selçuk'a öfkeli "Zaman" cılar "Bizim Savcı'ya 'Abi' Nasihati" başlıklı yazısını çarpıtarak veriyor 29 Mart'ta:

"İlhan Selçuk, kendisini gözaltına aldığı Savcı Zekeriya Öz'ü tehdit etti..."

***

Çayımı yudumlarken Devrim Sevimay'ın Zaman yazarı Hüseyin Gülerce'yle bir süre önce yaptığı söyleşiyi anımsıyorum...

Devrim'in, "Fethullah Gülen ABD'den Türkiye'ye ne zaman gelir" sorusuna Gülerce yanılmıyorsam şöyle yanıt vermişti:

"Biz, İlhan Selçuk'un Fethullah Gülen'le ilgili yazılarına, Cumhuriyet'in yayınlarına bakıp öyle karar veririz..."

Yazı özetle böyleydi!...

Söyleşi yayımlandığı gün İlhan Selçuk beni odasına çağırıp "Devrim'in söyleşisini okudun mu" diye sorup eklemişti:

"Yahu bu Fethullahçılar, beni ve Cumhuriyet'i, devleti yönetiyor sanıyorlar; başıma bir şey gelirse sorumlusu Zamancılar ve Fethullahçılardır, haberin olsun..."

Dün sabah Ortaköy'den Amerikan Hastanesi'ne gelirken bunları düşündüm...

Acaba İlhan Selçuk'un Ergenekon'dan ötürü gözaltına alınışı, Cumhuriyet gazetesine yönelik bir operasyon muydu?

İstihbarat birimleri, yargı, siyasal erk İlhan Selçuk'un iki kez kalp krizi geçirdiğini, 2007'de zatürree olduğunu biliyor muydu?

Kafamda şöyle bir soru oluştu:

"İlhan Selçuk'u gözaltına alır, işi bitiririz..."

İlhan Selçuk 83 yaşında... 48 saat sorguda kaldı Akın Atalay'la birlikte...

Ve İlhan Selçuk, 13 Nisan Pazar akşamı Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız'ı telefonla arayıp şöyle dedi:

"İbrahim, ateşim yükseldi, iyi değilim..."

İlhan Selçuk bir saat sonra Amerikan Hastanesi'ndeydi...

O arada üçüncü kalp krizini geçirmişti İlhan Selçuk...

****

Ben bu yazıyı yazarken de çok kritik bir ameliyat geçiriyor İlhan Ağabey...

İlhan Selçuk'u hâlâ en acımasız biçimde suçlayanlara soruyorum:

"Siz gerçekten insan yüreği taşıyor musunuz?"

Adalet Bakanlığı yetkilileri, size soruyorum:

"İlhan Ağabey'in 'Bizim Savcıya 'Abi' Nasihati' yazısını bir kez daha okuyun, oradaki ironiyi anlamaya çalışın..."

İlhan Selçuk'u gözaltına aldıranlara, siyasi erke, bir çift sözüm var:

"Eğer İlhan Selçuk'un başına bir şey gelirse iki elim yakanızdadır, tarih önünde hesap vermekten asla kaçamayacaksınız..."

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 15 Nisan 2008

14 Nisan 2008

Yargıtay'dan 24 delil

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Fethullah Gülen hakkındaki beraat kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin kararına itiraz ederken yaptığı "çete" belirlemesi için 24 delil gösterdi. Başsavcılığın 21 sayfalık itirazında, Gülen'in çete kurup yönettiği iddiasına dayanak yaptığı, aralarında Gülen'in konuşmaları, Genelkurmay ve Emniyet raporlarının da yer aldığı delillerden bazıları şöyle:

- Fethullah Gülen'in kitapları: Asrın Getirdiği Tereddütler, İrşad Ekseni, Fasıldan Fasıla, Küçük Dünyam, Bu Kavga Kimin?, Alvarlı Efe, İz Düşümler, Hitap Çiçekleri.

- Gülen'in konuşması: Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslami geleceğimiz adına bu işin garantisidir. Bu açıdan adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ülkelerde garantimizdir. Esnek olun, sivrilmeden can damarlarında dolanın. Kuvvet dengesi yoksa kuvvete başvurmayın. Fuzuli kahramanlık yerine ele geçirmeyi tercih ederim.

- Gülen'in konuşması: Oyunu dünyaya göre oynuyoruz. Bütün dünyaya talibiz. Hazreti Muhammed 'in davası dünyanın bir yerine, bir kıtasına münhasır kalamaz. Gelin dünyanın bütün bucağına Namı Celili Muhammedi'yi duyuralım.

- Gülen'in konuşması: ...Cumhuriyet döneminde ilk kadının asıldığı yerdir Erzurum. Çarşafını çıkarmıyor diye, ilk defa Cumhuriyet Caddesi'nde asılmış bir kadın. İyi bir Osmanlı şehridir fakat saffetini koruyamamıştır, biraz bozdu... asker bozdu... asker, subay kadınları açık gezince yeni yetişen nesiller böyle mekteplerde, zor noktalar...

* Ankara Emniyet Müdürlüğü'nün Gülen ve örgütü hakkındaki 21 Nisan 1999 tarihli raporu.

* Maltepe Askeri Lisesi'ne sızma çalışmaları ile ilgili soruşturma dosyası: Gülen örgütü amaçları karşısında en büyük engel olarak gördüğü TSK'ye nüfuz etmeye özel bir önem vermektedir. Özel imkânlar sağlayarak subay, astsubay çocuklarını okul ve dershanelerine kaydetmeye çalışmakta, askeri liselerdeki öğrenciler ile irtibat kurarak Işık Evlerindeki toplantılara bu öğrencilerin katılımlarını sağlayarak Risalei Nur ve Fethullah Gülen'e ait kitapların okutulması ve bantların dinletilmesi faaliyetlerinde bulunmaktadırlar.

* Genelkurmay Başkanlığı'nın raporu: Devletin bütün kadrolarında, bürokraside, eğitim, asker ve emniyette kadrolaşarak, vakıf, okul ve dershanelerle eğitilmiş taban oluşturmayı, gizli ve örtülü yöntemiyle yurtiçinde ve yurtdışında faaliyet göstererek Atatürk ilke ve inkılaplarını ortadan kaldırmayı demokratik laik sistemi yıkarak İslami esaslara dayalı bir devlet kurmayı hedeflediği...

**Emniyet Genel Müdürlüğü raporları: Faaliyetlerin ağırlıklı olarak legal kurum ve kuruluşlar vasıtasıyla yürütüldüğü, hem yurtiçi hem yurtdışında eğitim kurumları vasıtasıyla çeşitli dallarda başarılar sağlamak suretiyle eğitim alanlarında kendi propagandalarını yaptıkları, bu şekilde eğitim kurumlarına halkın rağbet etmelerini sağladıkları, şirketler vasıtasıyla özel okulların işletildiği, Türkiye ve diğer ülkelerde, eğitim kurumları başta olmak üzere açılan kurum-kuruluşların koordinesini sağlamak ve faaliyetlerini sürdürmek amacıyla hiyerarşik olarak ülke, bölge, il, semt, ev sorumlularının (imamların) bulunduğu, bazı büyük şirket ve vakıflara bağlı bölge ve il şube başkanlarının da yapılanmada etkili oldukları...

**Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Abant Toplantısı: Fethullah Gülen'in onursal başkanlığını yaptığı bu toplantıda, laiklik ve devlet kavramları erozyona tabi tutulmuş, hak ve özgürlüklerin tanımı ve sayımında laikliğin kısıtlayıcı bir ilke olarak yer almaması gerekir denilerek, yasalarda yer alan laikliği koruyucu düzenlemelere karşı çıkılmıştır.

* Nurettin Veren katıldığı televizyon programında, örgütün para kaynakları, kontrol ettiği büyük mali gücün çapı, finans, sanayi, eğitim, sağlık ve medya sektörlerinde sahip olduğu firma, kuruluş ve yatırımlar, vakıflar, paraların nasıl toplandığı, bu İslami-politik örgütün nasıl kurulduğu, yönetildiği ve işlediği, başta mülkiye, Silahlı Kuvvetler, Emniyet ve Mili Eğitim olmak üzere devlet içinde nasıl örgütlendiği hakkında bilgi vermiştir. Gerektiğinde belirtilen kişi dinlenerek, örgütün yapısı ve finans kaynakları hakkında detaylı bilgiler de elde edilebilir.

Yargıtay Birinci Başkanlığı'na ulaştırılan itirazda, "Dosya kapsamında yer alan ve özetle aktarılan iddiayı sabit kılan deliller bağlamında Gülen'e yüklenen suçun" değerlendirmesi şöyle yapıldı:

"Fethullah Gülen'in ülke içinde oluşturup, daha sonra ülke dışında organize edip yönettiği örgütün, Türkiye'de mevcut anayasal düzeni değiştirmek ve laiklik ilkesini de kaldırarak, yerine şeriat esaslarına dayalı devlet kurmak amacında olduğu, devlet idaresini ele geçirmeyi hedeflediği, sanık Fethullah Gülen'in yurtdışına çıktığı 21 Mart 1999 tarihinden sonra da aynı amaç doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdüğü, teşekkülün varlığını koruduğu sonucuna varılmıştır."

Başsavcılığın itirazını Yargıtay Ceza Genel Kurulu görüşecek. Kurulun başsavcının görüşü doğrultusunda karar vermesi durumunda Gülen'in şeriat amaçlı, devlet için çete kurduğu kesinleşecek, ancak zamanaşımı nedeniyle Gülen hüküm giymeyecek. Başsavcılığın suçun sürdüğü yönündeki değerlendirmesi ışığında Gülen hakkında yeni soruşturma da gündeme gelebilecek.

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi
Related Posts with Thumbnails