25 Nisan 2008

Kördüğüm

Demokrasi, salt Meclis'te çoğunluk olan bir siyasi partinin "Yüzde 47'yle iktidara geldim, kafama eseni yaparım" demesi midir?

Laikleri "laikçi, ulusalcı, darbeci" diye adlandıran düşüncenin egemen olduğu bir dönemden geçiyoruz...

Ergenekon soruşturması sürüyor, henüz ortada savcının iddianamesi yok...

Ergenekon soruşturmasının nereye dek uzandığını ya da uzanacağını kimse bilmiyor; polisin sızdırdığı bilgiler Star, Taraf, Zaman, Yeni Şafak gazetelerinde yayımlanıyor...

Haberi şimdilerde önce Star gazetesi veriyor, ardından "besleme medya" nın tekçileri aynı haberi manşetlere taşıyor...

Baştan beri söylediğim şu:

"Adı ister Ergenekon, ister başka bir şey olsun; sonuna dek gidilmeli, demokratik düzeni içine sindiremeyen mafya, çete, darbeci kim varsa ortaya çıkarılsın..."

Gördüğüm kadarıyla Ergenekon soruşturması "besleme medyanın tosuncukları" tarafından giderek yozlaştırılıyor; olay Fethullahçı gladyonun "Türk Silahlı Kuvvetleri"yle bir hesaplaşması olarak karşımıza çıkıyor...

Ertuğrul Özkök'ün deyişiyle "McCarthyizm"e dönüşüyor ve "cadı avı"na dönüştürülme çabası dikkati çekiyor...

Tüm bu gelişmeler olurken Hrant Dink, Necip Hablemitoğlu, rahip Santoro cinayeti, Malatya katliamı unutturulmak isteniyor...

İlişkiler zincirinin ortaya çıkarılması, özellikle Hrant Dink ve Necip Hablemitoğlu cinayeti arasında bağlantı olup olmadığı, her iki cinayetin perde arkası ya da perde arkasındaki "büyük patron"un kim olduğu sorusu yanıtsız kalıyor...

Hrant Dink cinayetinin tetikçileri yakalandı. Hablemitoğlu cinayetinin tetikçileri ise aradan yıllar geçmesine karşın bulunamadı.

Hrant Dink, güpegündüz öldürüldü, Necip Hablemitoğlu ise akşam saatlerinde evinin bahçesinde...

İkisi de yakın mesafeden silahla vuruldu...

***

Çete, mafya, devlet içinde örgütlü silahlı güç...

Susurluk'ta ortaya dökülen "çete" devlet içinde örgütlü bir güç değil miydi?

O dönemde "Milli Görüş"ün iktidardaki temsilcileri "Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık" eylemlerini "Mum söndü" diye hafife alırken, Necmettin Hoca "Fasa fiso" deyip geçiştiriyor, Tansu Hanım ise "Bizim için kurşun atan da kurşun yiyen de kahramandır" diye çeteleri övüyordu.

Gelelim günümüzün "demokrasi kahramanı" Nazlı Ilıcak'a...

Susurluk'ta ortaya dökülen devlet içinde örgütlü silahlı güç ya da çetelerin savunucusuydu Nazlı Hanım...

HBB televizyonunda program yapıyordu. Abdullah Çatlı'nın polisçe aranan arkadaşı, Bahçelievler katliamı sanığı Haluk Kırcı'yla telefon sohbeti yapmıştı.

Nazlı Hanım için onlar birer kahraman ve milliyetçiydi...

Bakıyorum, şimdilerde "aslan demokrat" olarak ortalıkta dolaşıyor, demokrasi ve özgürlüklerle ilgili olmamasına karşın "demokrasi dersi" veriyor.

Her neyse!..

Önceki gün yazımı "Girdap Operasyonu" üzerine yazmıştım...

Gerisi var...

Geçen yıl 22 Temmuz seçimleri öncesi yapılan "Girdap Operasyonu"nda gözaltına alınan 21 kişiden 15'i tutuklanmıştı.

O dava ne oldu bilmiyorum...

Tutuklular salıverildi mi, onu da bilmiyorum...

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin bilgilendirme yapar sanırım bu yazım üzerine...

O operasyonda "dinci faşist bir yapılanma" söz konusuydu ancak iş dönüp dolaşıp "ulusalcı bir kimliğe" sokuldu. Yurtseverler, ulusalcılar, Atatürkçüler, solcular "çete üyesi" olarak kamuoyuna tanıtıldı.

"Girdap Operasyonu" İstanbul, Ankara, İzmir ve Bodrum'da yapılırken Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ise ilginç bir açıklama yapmıştı:

"Hrant Dink'i öldürenler çete değil, bir arkadaş grubu..."

****

Dinci faşist bir örgütlenmeyi "ulusalcı, milliyetçi, yurtsever, darbeci yapılanma" olarak toplumun önüne koyanlara "demokrasi" adına inananlar "Girdap"ı unuttular bile...

Malatya katliamı, Yasin Hayal, Erhan Tuncel, Alpaslan Aslan ...

Peki "Nur Evleri"nde yatıp kalkanlar için ne yapıldı? Yasin Hayal, Hrant Dink cinayetine ilişkin ne söyledi?

Erhan Tuncel'in şu açıklamasını bir kez daha okuyalım o zaman:

"Grupla ilişkim, irtibatta olduğum kamu görevlilerinin telkinleri ve yönlendirmeleriyle olmuştur..."

Yani kimi kamu görevlileri, Hrant Dink cinayetinin işleneceğini önceden biliyorlar!..

Peki Hablemitoğlu cinayetini biliyorlar mıydı, yoksa bilmiyorlar mıydı?

Bu soruya kim yanıt verecek; merakla bekliyorum!..

Bilmem yürekli "ajan" ve "eleman" var mı ortalıkta dolaşan, yeni işler peşinde koşan!..

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 24 Nisan 2008
Related Posts with Thumbnails