30 Temmuz 2007

Gizlenen Amerika Rezaleti (1)

Marshall Yardımı ve NATO görevleri nedeniyle Türkiye'de bulunan Amerikalılar, 1950-1970 yılları arasında Türk bayrağına ve Atatürk'e hakaret başta olmak üzere ırza geçmek, kaçakçılık, adam öldürmek, esrar satmak gibi sayısız suç işlemiş, ancak bu suçların hiç birisinden ceza almamışlar.

Kırmızı Çizgi Dergisi'nin Temmuz sayısında İlhami Yangın imzasıyla yayınlanan araştırmaya göre, Türkiye NATO'ya üye olduktan sonra ülkemizdeki Amerikalı asker ve uzman sayısı 30 bine ulaştı.

İkili anlaşmalar gereğince, Amerikalılar görev başındayken Türk polisi onlara müdahale edemiyordu. Bu ise Amerikalıların cesaretini arttırdı, güpegündüz adam vurdular, sokakta insanlara saldırdılar, bayrağımıza ve Atatürk'e hakaret ettiler. Ayrıca Amerikan asker ve uzmanlarının işledikleri suçların basın organlarında yayınlanmasına da yasak getirilmişti.

Amerika kıtasının asıl sakinlerinin medeni insanlar olduğu vurgulanan haberde, Avrupalıların bu kıtaya akın etmesi ile yeni bir dönem başladığı belirtilerek şöyle deniliyor:

Kristof Kolomb 1492 yılında Amerika'ya ayak bastığında, Türk savaş gemilerini atlatarak Hindistan'a ulaştığını zannedecek düzeyde coğrafya bilgisine sahipti.

1498'deki üçüncü seferinde bile Venezüella sahillerini halen Doğu Hindistan kıyıları, Paria Körfezi'ne dökülen dört nehri de Nil, Fırat, Dicle ve Ganj nehirleri sanıyordu.

1500'de Brezilya'ya ayak basmış olan Cabral'da Hindistan'a geldiğini sanmaktaydı.

Amerika'nın Hindistan olmayıp aslında yeni bir kıta olduğunu 1507'de kıtaya ayak basan Americo Vespuci anlamıştır.

Türklerin deniz ve karadaki önemli ticaret yollarının büyük bölümüne sahip olmaları Avrupalıları tamamen yeni kıtaya sevk etti. Amerika'nın zenginlikleri Avrupalıların dilinden düşmüyordu.

Avrupa'da ne kadar Katil, hırsız, ırz düşmanı, maceraperest, kilisenin aforozundan kurtulmak isteyen dinsiz varsa kısa yoldan zengin olmak için Amerika’ya akın ettiler.

Öyle ki 1500-1550 yıllarında Avrupa altın stokunda 57 misli artma görülmüştür.
İspanya, Portekiz, İngiltere, Galler, İrlanda, Fransa, Hollanda gibi Avrupa ülkeleri Amerika'da koloniler oluşturdular.

Haiti Adası beyazlar tarafından keşfedildiğinde nüfusu 500 bin civarındaydı, 22 yıl sonra ise yapılan katliamlar neticesinde 13 bine inmişti.

Sadece Peru'da katledilen Kızılderililerin sayısını araştırmacılar bir milyon olarak vermektedir.

Tarihçilere göre eğer imha edilmeselerdi Kızılderililerin sayısı bugün 500 milyon civarında olacaktı.

Oysa bugün Amerika topraklarında yaşayan Kızılderililerin sayısı ancak binlerle ifade edilmektedir.İspanya'nın desteği ile Peru'yu işgal etmeye giden Pizzaro ve Almagro, İnka kralı tarafından dostlukla kabul edilmişti.

Bu jestine karşılık olarak kralı ateşte kızartmadan önce cennete gitmesi için vaftiz etiler.

Avrupalıların ateşli silahlarının üstünlüğü karşısında kıta sakinleri hiçbir karşılık veremiyorlardı. Amerika'da büyük bir katliam gerçekleştirip bütün topraklara el koyan Avrupalılar bu kez de silahsız savunmasız zencileri zorla köle olarak Amerika'ya götürmeye başladılar.

Barbaros "İstila edelim!"
Karadeniz'den sonra Akdeniz de bir Türk gölü haline gelince donanmalarımız Atlas, Hint ve Pasifik Okyanusu'na yelken açmış, Barbaros'un yeni keşfedilen Amerika'yı istila teklifi devşirme sadrazamlardan Damat İbrahim Paşa tarafından reddedilmişti.
Murat Reis 17. asrın ilk yarısında Manş'ı geçip kuzey Kutup dairesine girmiş, bunu Ali Biçin Reis'in İzlanda seferi izlemiş, ardından Buz Denizi aşılarak New Fouland Adası ve Kanada'nın St. Lawrence Labrador kıyılarına demir atılmıştır. Böylece Amerika kıtasına ulaşılmış hatta daha da güneye inilerek Virginia sahilleri topa tutulmuştu.

Amerikalılarla Türklerin ilk münasebetleri işte böyle gümbürtülü bir şekilde başladı.

1869 yılında Sultan Abdülaziz zamanında Amerika'dan Türkülerimize konu olan 600 bin Martini tüfek ile 114 bin Spingfield tüfeği alındı.

Bu silahlar Amerikan iç savaşından (1861-1865) arta kalan silahlardı. Savaş bittiği için Amerikalılar ellerinde kalan işe yaramaz silahlarını satmak için Türklerle anlaşmıştı.

Amerika ile ikinci münasebetimiz Birinci Cihan Harbi sonrasında oldu.

Amerikalı General James G. Harbourd emrinde 15 asker, 31 sivil 46 kişilik yüksek mütehassıs heyeti ile emrinde Amerika'nın Akdeniz'de üstlenmiş savaş sahnesindeki kuvvetli donanması, o günün değeri 750 bin dolar tahsisatı olduğu halde Türk topraklarına ayak bastı.

Amerikalı General'in görevi Türk topraklarında bir Ermeni devleti oluşturmaktı.
General Harbourd ve yanındaki heyet Doğu Anadolu'yu gezdi, bölge halkıyla görüştü.

20-22 Eylül 1919'da Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal Paşa'yla da bir görüşme yaptı. Bu görüşme Türk tarihindeki en önemli görüşmelerden birisidir.

Mustafa Kemal Paşa, Amerikalı meslektaşını Ermeni propagandasına kanmaması için uyardı. Bölgenin tamamen Türklerden müteşekkil olduğunu anlattı.

Görüşme sonrası ikna olan General bir rapor yazarak Anadolu'nun Ermeni propagandasına feda edilmesinin tarihi bir hata olacağını belirtti. Bölgenin tarih boyunca da Türk yerleşimi olduğunu söyleyen General Harbourd, Ermeni devleti kurulması fikrinden vazgeçilmesini istedi.

"Welcome Missouri"
Amerika ile üçüncü önemli münasebetimiz yine bir savaş sonunda oldu.

İkinci Dünya Savaşı'nın galiplerinden Sovyetler Birliği'nin diktatörü Stalin, Kars/Ardahan ve Boğazlarda üs kurma hakkı talep edince, Türkiye 1948'de Marshall yardımı almaya ve 1951 yılında NATO'ya girmeye mecbur kaldı.

Stalin'in üs isteğinden hemen sonrasında Türk-Amerikan diplomatik ilişkileri hızlanmaya başlamıştı.

Türkiye'yi, Sovyetlere kaptırmak istemeyen Amerika, Stalin'in üs talebinin hemen ardından aradığı fırsatı bulmakta gecikmedi.

Washington'da vefat eden Türkiye'nin Amerika Büyükelçisi Münir Ertegün'ün cenazesinin Türkiye'ye gönderilmesi gerekiyordu.

Amerika bunun için donanmasının en gözde zırhlısını Missouri'yi görevlendirdi. Japonya'nın teslim antlaşması da döneminin en büyük zırhlısı olan bu gemide imzalanmıştı.

1 Nisan 1946 günü Missouri zırhlısı Cebelitarık Boğazı'ndan Akdeniz'e girdi. Washington'da ölen Türkiye Büyükelçisi Münir Ertegün'ün cenazesini Türkiye'ye getiriyordu.

Zırhlının süvari kaptanı Rascol H. Hillenkolt'un yanında Truman'ın özel temsilcisi Alexander Weddel vardı.

İstanbul'da ise konukları iyi ağırlamak için hummalı bir çalışma sürmekteydi.

PTT Missouri için seri bir hatıra pulu bastırmış, Tekel ise piyasaya Missouri adında bir sigara çıkartmıştı. Gazeteler bütün sayfalarını Missouri'nin ziyaretine ayırmıştı.

Gemi Dolmabahçeye yanaşacağı için Karaköyden Beşiktaş'a kadar bütün evler aynı renge boyandı.

Taksim alanında ampullerden kocaman bir Missouri maketi yapılmış, geceleri ışıl ışıl yanmaktaydı.

Ayrıca camilerin minarelerine İngilizce "Welcome Missouri" yazan mahyalar asıldı.
Tramvaylar, otobüsler, taksiler gelen emirle yıkanıp temizlendi. Gazetelerde taksiciler, dolmuşçular röportajlar veriyor, dost Amerikan askerlerine bedava hizmet edeceklerini, hiç birinden para almayacaklarını söylüyorlardı.Türkiye'deki bütün genelevler taranarak en güzel kadınlar İstanbul genelevine taşındı.

Ayrıca İstanbul genelevi en seçkin doktorların başkanlığında inceden inceye gözden geçirildi. Bütün kadınların temiz ve güzel elbiseler giyinmesi sağlandı. Missouri zırhlısı gidene kadar Türk erkeklerinin içeriye alınmaması emri verildi.

Esnaflar zabıtalar tarafından tek tek tembih edilerek para vermek istemeyen Amerikan askerlerinin zorlanmaması istendi.

Ayrıca Emniyet Müdürlüğü Amerikan askerlerine yardımcı olmaları ve ihtiyaçlarını karşılamaları konusunda bütün polis ve bekçilere kurs verdi. Amerikan askerlerine kolaylık gösterilecek, kesinlikle kötü davranılmayacaktı.

İstanbul'un hem valisi hem de belediye başkanı olan Lütfü Kırdar, Taksim Belediye Salonu'nda Amerikan Başkanı'nın özel temsilcisi ve gemi komutanları onuruna büyük bir ziyafet düzenlemek için çalışmalar yapıyordu.

Ankara'dan gelen bir emirle konukların Dolmabahçe Sarayı'nda ağırlanması daha daha uygun görülerek hazırlıklar saraya kaydırıldı.

5 Nisan 1946 Cuma sabahı Missouri Zırhlısı Dolmabahçe önünde demirledi.

On binlerce İstanbullu ünlü zırhlıyı ve Amerikan askerlerini görebilmek için Dolmabahçe önüne gelmişti.

Elçi'nin cenazesi kimsenin umurunda olmamıştı. Bu nedenle, ne zaman nasıl çıkartılıp nereye götürüldüğünü kimse göremedi. Ortalık bayram yeri gibiydi. Bu arada Amerikan başkanının özel temsilcisi ve komutanlar zırhlıdan çıkarak onurlarına düzenlenen yemeğe gitti.

Truman'ın özel temsilcisi Weddel, Dolmabahçe Sarayı'ndaki yemekten sonra Milli Şef İsmet İnönü ile görüşmek üzere Ankara'ya hareket etti.

Bu arada binlerce Amerikan askeri İstanbul sokaklarına dökülmüştü.

En kısa zamanda hepsi körkütük sarhoş olmuş, İstanbul tarihinde hiç yaşanmamış garip bir durum çıkmıştı ortaya. Önde sarhoş Amerikan askerleri, onların arkasında onların her istediklerini yerine getirmek için didinen görevliler.

Barların, gece kulüplerinin önlerinde, yollarda "Yes! Yes!" diye bağıran muhabbet tellalları.

Amerikan askerleri güpegündüz yollarda, tramvaylarda, kızlara sarkıntılık emeye başladılar. Karşı koyan, kadın, kız, nişanlı, kardeş Amerikan askerlerinden dayak yemezse de, polisten azar işitiyordu.

Çok zaman geçmedi ki karakollar dolmaya başladı. Ancak karakolları dolduranlar sarkıntılık eden Amerikan askerleri değil, şikâyetçi olan İstanbullulardı .

Polisler her ne olursa olsun Amerikan askerlerinin karakola getirilmemesi için emir almışlardı.

Missouri Zırhlısı 9 Nisan 1946 günü İstanbul'dan ayrıldı. Ancak yapılan anlaşma uyarınca daha fazla sayıda Amerikan askeri, uzmanı ve personeli Türkiye'ye gelecekti. Bu sayı Türkiye'nin NATO'ya üye olmasıyla birlikte 30 bin kişiyi aşacaktı.

Türkiye Teksas'a döndü
Amerikalılar gelmeden kısa bir süre önce gazetelerde Amerika'yı öven Türklere Amerikalıları sevdirmeyi amaçlayan yayınlar yapılmaya başladı.

Gün geçmiyordu ki,

"Amerikalılar Türkiye'de petrol buldular" ,
"zengin olduk",
"zengin maden yataklarımızı gün ışığına çıkacak" ,
"petrol yataklarımız Suudi Arabistan'dan fazla" haberleri çıkmasın.

Kaynak: http://acikistihbarat.com

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails