05 Eylül 2007

Ermenilerin Yeni Stratejisi: Türkiye'ye Kuşatma

90 yılı aşkın bir süredir dünya kamuoyunu etkilemeye yönelik çalışmalar yürüten ve bunda da başarılı olan Ermeni diasporası için, "Uydurma Soykırım"ın 100. yılı önemli bir dönüm noktası olacaktır. Birçok ülkenin "Uydurma Soykırımı" kabul eden kararlar almasının ardından, Amerikan Kongresi'ne yönelik baskılarını arttıran diaspora, ABD'nin soykırımı tanımasının Türkiye'yi tamamen köşeye sıkıştıracağı ve diğer ülkelerin de ABD'yi izleyeceği düşüncesiyle hareket etmektedir.

ABD'DEKİ DURUM
106 sayılı Ermeni tasarısı Amerikan Kongresi'nde beklemektedir. 435 üyeli Amerikan Temsilciler Meclisi'nde Ermeni tasarısını destekleyenlerin sayısının 218'i aşması durumunda tasarı Genel Kurul gündemine gelecektir. 225 sayısına ulaşıldığı, ama Türk lobisinin çalışmaları üzerine bazı milletvekillerinin desteklerini geri çektiği ifade ediliyor. Halen tasarıyı kesin olarak destekleyen 209 milletvekili bulunuyor. Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin de tasarının gündeme gelmesi için söz verdiği ve çaba harcadığı düşünülürse Türkiye'yi büyük bir tehlikenin beklediği anlaşılacaktır.

Bu konuda son zamanların en önemli gelişmesi, ABD'deki Yahudiler'in baskı grubu olarak bilinen "İftirayla/İnkârla Mücadele Birliği"nin, Ermeni iddiaları hakkındaki tutumunu değiştirmesi olmuştur. Kuruluşun Başkanı Abraham Foxman'ın 21 Ağustos 2007'de, tutumlarını yeniden gözden geçirdiklerini ve Ermeni olaylarının, sonuçları açısından "soykırım" anlamına geldiğini söylemesi, Ermeni iddiaları karşısında Türkiye'nin en büyük destekçisi olarak bilinen Yahudi lobisi ne yapmak istiyor sorusunu da beraberinde getirmiştir.

ABD'deki Yahudi kuruluşunun tavır değişikliğini, Türkiye ile İran'ın enerji alanında ve Irak'ın kuzeyindeki gelişmeler karşısında işbirliği yapmasına, ya da AKP'nin Hamas konusunda izlediği politikaya bağlayan yorumlar yapılıyor. Oysa bu gelişmeyi Ermeniler'in Uydurma Soykırım'ın 100. yıl öncesindeki stratejilerinden ayrı düşünmemek gerekiyor.

YENİ STRATEJİ
Türkiye'de soykırım savunucularını yaratma süreci: Uluslararası kamuoyunun neredeyse tamamını etkileyen Ermeniler, bu kez Türk kamuoyuna yönelerek, soykırım tezini doğrulatacak "Sözde Türkleri" kullanmaya başlamıştır. Avrupa'daki etkili Ermeni lobisi, AB sürecinde yakaladığı Türkiye'de, bilimsel özgürlük, özgür tartışma gibi kavramlardan hareket eden bazı üniversitelerin ve öğretim üyelerinin yanı sıra, medyanın tanınmış bazı isimlerini destekleyerek, bazı etkinlikler yapılmasını sağlamıştır.

Bilgi Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Ermeni Konferansı, Ermeniler açısından çok önemli bir gelişmedir. Bu etkinlikle, hem Türk kamuoyunun tepkisi ölçülmüş hem de Türklerin Ermeni tezlerine bizzat Türk vatandaşı durumundaki akademisyenler, uzmanlar ve gazeteciler aracılığıyla alıştırılması için ilk adımlar atılmıştır.

Ermeni tezlerini savunan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğretim üyelerinin, yüksek lisans ve doktora öğrencisi olarak seçtikleri gençleri, soykırım tezini güçlendirecek çalışmalara yönlendirmeleri ise, kurulan tuzağın püf noktasıdır. Böylelikle, soykırımın doğruluğunu destekleyen çalışmaların sayısı artacak, dünya kamuoyuna, yeni kuşak Türk akademisyenler soykırımı kabul ediyor mesajı verilecektir. Nitekim Bilgi Üniversitesi'ndeki konferansa katılanlara bakıldığında ve yabancı medya mensuplarının "Birçok Türk akademisyen artık soykırımı kabul ediyor" başlığıyla geçtikleri haberler hatırlandığında hedefe ulaşıldığı anlaşılacaktır.

TAZMİNATLAR
Sigorta Şirketleri ve Bankalara Açılan Davalar: Ermenilerin yeni çalışma alanlarından biri de sigorta şirketlerine açtıkları davalardır. 1915'ten önce hayat sigortası yaptırmış Ermenilerin varisleri oldukları iddiasıyla hukuksal süreç başlatan bir grup Ermeni, The New York Life isimli Sigorta Şirketi'nden tazminat istemiştir.

İlk aşamada, sigorta poliçesi olan Osmanlı vatandaşı 3600 Ermeni'den 1400'ü davayı kazanarak tazminat almayı başardı. Sigorta şirketi geriye kalan 2 bin 200 poliçe sahibinin mirasçılarına da toplam 20 milyon Amerikan Doları ödeme yapılmasını kabul etti.

Ermeniler, sigorta şirketlerinin yanı sıra bazı Alman bankalarına Türkler tarafından öldürülen babalarımızın, dedelerimizin mevduatlarını bizlere vermediniz diyerek Deutsche Bank ile Dresdner Bank aleyhine Los Angeles Eyalet Mahkemesi'nde dava açtılar.

Ermeniler'in avukatlarından Brian Kabateck, Alman "Die Welt" Gazetesi'ne yaptığı açıklamada davayı kazanacaklarını şu sözlerle dile getiriyordu: "Mahkemenin milyarlarca Avro'luk tazminat ödenmesine karar vermesini bekliyoruz. Geçtiğimiz yıl New York Life ve AXA sigorta firmaları aleyhine açılan davada da davcılara ödenen 37 milyon 500 bin dolar ödemeyle taraflar uzlaşmıştı."

Davaların asıl amacının tazminat olmadığını anlamak için ise, Ermeniler'in diğer avukatı Mark Geragos'un sözlerine bakmak gerekiyor: "Davanın asıl amacı, Türklerin Ermenilere soykırım yaptıklarına dünya kamuoyunun dikkatini çekmektir."

Soykırımı inkâr edenleri cezalandırma yasaları: Türkiye'nin elini kolunu bağlamaya yönelik yeni stratejilerin arasında, soykırım karşıtı tezlerin savunulmasını yasaklayacak yasaların çıkartılması da var. İsviçre, inkâr yasasının yürürlükte olduğu ülke olarak tanınıyor. Perinçek davası sırasında İsviçre bu özelliğiyle öne çıkmıştı.

Belçika'da "Reformcu Hareket" olarak adlandırılan Valon Partisi, Uydurma Ermeni soykırımını reddedenlerin 8 gün ila bir yıl hapis, 26 ila 5 bin Avro para cezasına çarptırılmalarını öngören bir yasa tasarısını 2005'te Senato'ya sunmuştu. Haziran 2006'da görüşülerek reddedilen yasa tasarısı Temmuz 2006'da tekrar görüşülmek üzere Komisyona gönderildi.

Fransa'da ise, Uydurma Soykırımı reddedenlerin 1 yıl hapis ve 45 bin Avro para cezasına çarptırılmasını öneren tasarı, Fransa Ulusal Meclisi'nde 12 Ekim 2006'da görüşülerek, 19'a karşı 61 oyla kabul edilmişti. Yasa Senato'ya taşınmadığı için, Haziran 2007'de yapılan milletvekili seçiminden sonra ortaya çıkan meclisin tasarıyı yeniden oylaması gerekiyor. Yasanın yürürlüğe girebilmesi için, Senato'da da onaylanmak zorunda.

Yasayı skandal olarak nitelendiren Fransa Uluslararası İlişkiler ve Strateji Enstitüsü uzmanı Diddier Billion, 12 Ekim 2006 tarihli açıklamasında ülkesini ağır ifadelerle şöyle eleştirmektedir: "Tasarı, cumhuriyet ve demokrasi ilkelerine aykırıdır. Fransız halkı bu milletvekillerini tarih yapmaları için seçmedi. Bu tür girişimler sadece diktatör ülkelerde olur. Fransız milletvekillerinin, kendi ülkeleri hakkında olmayan tarihi bir konu hakkında karar alması ve hapis cezası verebilecek kadar ileri gitmesi iki kez şok edicidir. Ermenilere soykırım yapılıp yapılmadığı başka bir zeminde tartışılabilir. Ancak her durumda bu milletvekillerinin işi değildir. "

YASA GİRİŞİMLERİNE TEPKİLER
Yasaya karşı çıkan Fransız tarihçi Prof. Pierre Nora da Mayıs 2006'da yaptığı değerlendirmede Fransız kamuoyuna bir gerçeği hatırlatıyor: "Ermeni sorununu, İstanbul'da tartışmak Paris'te tartışmaktan daha kolay."

Fransa ve Belçika'dan sonra Hollanda da inkâr yasası için harekete geçen ülkelerden. Hıristiyan Birlik Partisi, soykırım ve insanlığa karşı işlenen suçları kamuoyu önünde açık bir şekilde, düşmanlık ve ayrımcılık yaratacak şekilde öven, bu suçların olmadığını savunan ya da bu suçların varlığını kabul edenlere hakaret eden kişilere, 1 yıla kadar hapis ve hâkimin belirleyeceği miktarda para cezası verilmesini öngören bir yasa önerisini 1 Haziran 2006'da Meclise sunmuştu.

Hollanda'da ayrıca, Kasım 2006 seçimleri öncesi Türk kökenli adaylara uygulanan, Uydurma Ermeni soykırımını tanımaları yönündeki baskıları da unutmamak gerekir.

Almanya'da ise, Sol Parti listesinden milletvekili seçilerek Federal Meclis'e giren Türk kökenli Prof. Dr. Hakkı Keskin de, Uydurma Soykırımı tanımadığı gerekçesiyle istifaya zorlanmıştı. Sol Parti'nin Federal Meclis Grubu Başkanı olan Oskar Lafontaine, 10 Ocak 2007'de Alman Tagesspiegel gazetesine yaptığı açıklamada Keskin'i sert bir şekilde eleştirirken; "Tarihi gerçekler tartışılamaz. Bunlar kabul edilmek zorunda" demişti.

Soykırımın ders kitaplarında yer alması: Konunun ders kitaplarında yer alması için uzun yıllardır mücadele eden Ermeniler, bu alanda da başarılar elde etmiştir. Fransa ve ABD başta olmak üzere bazı ülkelerdeki okullarda okutulan kitaplarda, Ermenilerin soykırıma uğratıldığını iddia eden bölümlere yer veriliyor. Bu alanda yeni bir hamle yapan Ermeniler, özellikle Türklerin yaşadığı Avrupa ülkelerinde okul kitaplarına soykırım yalanını sokmaya çalışıyor.

Belçika'da inkâr yasası için girişimde bulunan Volan Partisi, Ermeni soykırımının okul kitaplarına, üniversite programlarına ve anı belgelerine sokulmasına ilişkin bir karar tasarısını da Senato gündemine getirmişti.

Almanya'nın Brandenburg Eyaleti Eğitim Bakanı Holger Rupprecht da, gelecek ders yılından itibaren tarih dersi müfredatında Uydurma Ermeni soykırımına yer vereceklerini açıklamıştı.

Ermeniler bu girişim sayesinde bir taşla iki kuş vurmayı hedefliyor. Ders kitaplarında Uydurma Soykırımın yer alması sadece o ülkelerdeki öğrencileri etkilemeyecek, aynı zamanda bu ülkelerde yaşayan Türk öğrencilere de Ermeni tezleri öğretilerek, kalenin içten fethedilmesi yolunda yeni bir adım atılmış olacaktır.

CESARETLENDİRME
Soykırımın Kabul Edilmesine Yardımcı Olmak: Ermeni lobilerinin bir başka stratejisi de, Türkiye'nin soykırımı kabul etmesine yardımcı olunmasını sağlayacak ülkelerin devreye sokulmasıdır. Haziran 2005'te, Alman Federal Meclisi'nde tüm siyasi grupların desteklediği bir karar alındı. Kararda 1915­1916 olayları soykırım olarak nitelendirilmiyor, ama Osmanlı Devleti'nin müttefiki Almanya'nın Ermenilerin uğradığı büyük katliamlardan haberi olduğu, Almanya'nın bu nedenle kendi sorumluluğunu kabul ettiği belirtilerek, bu olaylardaki sorumluluğunu kabul edebilmesi için Türkiye'ye yardım edileceği, cesaretlendirileceği ifade ediliyordu.

Avrupa Birliği sürecinde bu konuyu sık sık gündeme getiren Avrupalı yönetici ve siyasiler de Türkiye'yi cesaretlendirmek için, "Türkiye tarihiyle yüzleşmelidir" ifadesini kullanıyor. Soykırımı kabul edin dayatmasının Türk kamuoyunda yarattığı tepkiyi gören Avrupalıların bu nedenle "tarihle yüzleşme" söylemine başvurduklarını hatırlatmakta yarar var.

Ermenistan Sınırının Açtırılması: Ermenistan sınırının açılması da yeni stratejiler arasındadır. Avrupa Birliği'nin yetkili isimleri Türkiye'den, sınırın açılmasını talep ederken Komisyonun yayımladığı ilerleme raporu gibi resmi belgelerde de bu talep yer almaktadır.

Sınırın açılması, öncelikle Türkiye ile Azerbaycan arasındaki dayanışmayı ortadan kaldırmayı ve Yukarı Karabağ'ın Ermeniler tarafından işgalini Türkiye'ye kabul ettirmeyi hedeflemektedir. Ermeni anayasasında Türkiye'nin doğusu "Batı Ermenistan" olarak tanımlayan maddeden, Karabağ'ın işgalinden, uyduruk soykırım dayatmasından rahatsız olduğunu her fırsatta dile getiren Türkiye'ye karşı Ermenistan, "önce sınırı aç sonra bunları konuşalım" politikasını izlemektedir.

Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan da sınırın açılmasının Türkiye'nin görevlerinden biri olduğunu söylemektedir. Koçaryan, Alman Die Welt gazetesinin 17 Kasım 2006 tarihli sayısında sınırın açılmasını Avrupa değeri olarak gördüğünü ifade etmektedir; "Tarihçilerin ortadan kaldırabileceği yanlış anlamalar olduğuna inanmıyoruz. Tehcirin gerçekleri ve yüz binlerce Ermeni'nin öldürüldüğü biliniyor. Türkiye'nin sorunu, bunu kabullenmekte. Türk toplumunun AB yolunda tabu olan konuları da tartışmaya hazır olduğunu düşünüyorum. Ancak bir yandan sınırlarını Ermenistan'a kapatırken, diğer yandan üyelik müzakereleri yapması kabul edilemez. Bu, Avrupa değerlerine aykırıdır."

Türkiye-Ermenistan sınırının açılmasının ardındaki asıl beklentiyi anlamak için Ermeni kaynaklarını yakından izlemek gerekiyor. Rusya Stratejik Araştırmalar Merkezi üyesi Ermeni Sarkis Sarkisyan'ın 24 Kasım 2006 tarihli yazısında, asıl beklentinin anlaşılmasına yardım edecek ifadeler bulunmaktadır;

"Ben, 1920 Sevr Anlaşması'nın hayata geçmesinden yanayım. Gerçi Sevr, Türklerin dayatmasıyla daha sonra Lozan'da değiştirildi; ancak Sevr'de alınan kararların Ermenilerin hakkı olduğunu düşünüyorum. Ermenistan'ın şimdiki temel yaklaşımı soykırımı kabul ettirmektir. Şu açık ki başka şeyler de talep edecektir. Olay sadece olmuş bir gerçeği kabul ettirme sorunu değildir."

TÜRKİYE KÖŞEYE SIKIŞIYOR
"Uydurma Soykırım" ile ilgili kararlar alan ülkelerin sayısındaki artışa bakıldığında, sorunu siyasallaştıran Ermenilerin önemli bir başarı sağladığı görülecektir. Son olarak Şili'nin de listeye eklenmesiyle Uydurma Soykırımı tanıyan ülke sayısı 19'a yükseldi. Ayrıca, ABD'nin 32 eyaletinde alınan, Avrupa Parlamentosu'nun 1987 ve 2000 yıllarında aldığı ve İngiltere'de Gweyneed Bölge Meclisi ve Edinburg Belediye Meclisi, İtalya'da Roma Belediye Meclisi gibi yerel organlarca alınmış kararlar da bulunuyor.

Tüm tartışma ve gelişmeler Ermeni diasporasının istediği yönde ilerlemekte, sorun her türlü tarihsel araştırma ve bilimsel çalışma alanından hızla uzaklaştırılarak tamamen siyasi platforma çekilmektedir. Ne yazık ki Türkiye de her zaman olduğu gelişmelerin gerisinde kalmakta, yeni politikalar geliştirememekte, bu nedenle de her geçen gün daha çok köşeye sıkışmaktadır.

Türkiye'nin, arşivlerimizi açtık açıklamasının ve uzmanlar, tarihçiler bir araya gelsin konuyu görüşsün teklifi de etkili olmamıştır.

Aslında Türkiye, sorunun sadece siyasi platformlarda tartışıldığının farkında. Ermenilere karşı yeterli mücadelenin verilmediğini anlayan duyarlı çevrelerin baskısı, Dışişleri Bakanlığı ve Türk Tarih Kurumu başta olmak üzere bazı kuruluşları harekete geçirmiş, yeni kitaplar yayımlanmış, arşiv belgeleri açıklanmıştır. Ayrıca, yurt içinde ve yurt dışında büyük bir bölümü sadece Türklere yönelik etkinlikler düzenlenmiştir. Bu çalışmaların bir gelişme sağladığı söylenemez. Sorunun boyutlarının kitap ve belge yayımlamayı, konferans düzenlemeyi çoktan aştığını görmemek ve yeni stratejiler belirlememek yenilgiye davetiye çıkarmaktır.

Gürbüz Evren - Cumhuriyet Strateji Eki, 3 Eylül 2007

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails