19 Ağustos 2008

Bay Fuller’in Marifetleri!

Türkiye'nin başına gelenleri Gazeteci Yılmaz Polat’ın "CIA'nın muteber adamı" kitabından öğrenmeyi sürdürelim. Graham Fuller nam muhteremi okuyorduk!.. Bu bey, USA'ya, CIA merkezine dönmüştü ve...

"Fuller, çalışmalarını Müslüman ülkeleri laik sisteme dönüştürerek değil, Türkiye'yi Ilımlı İslam'a çevirip model yapma üzerine yoğunlaştırdı!.."

Ne zaman?.. 1990'lı yılların başında raporunu sunduğunu okuyup bu zamanı tahmin edebiliriz...

Fuller'in "Türkiye'deki İslamcı Akımlar" raporu Türkiye'nin İslami düşünce ve eğilimleri konusunda daha esnek olabileceğini savunuyordu. Proje, AB temelleri üzerine inşa edilecekti; ama Türkiye'nin önünde üyelik için ciddi engeller vardı. Özellikle yaratılan bu sorunların özünde, kemikleşmiş Kemalizm'in yattığı iddia ediliyordu. Fuller, Atatürk İlkeleri arasında yer alan devletçiliğin, bugün, geniş anlamıyla, Türkiye'nin gelişmesinin önünde en büyük engel oluşturduğunu yazdı. TC Anayasası'nın ilk cümlesi olan "Türk Devleti ebedidir" sözünün, Orwell dilini anımsatan daha eski bir dönemi çağrıştırdığını savunuyor, şöyle diyordu: "Liberal olmayan bir düzen, Türkiye'nin demokratik değişimini engellemekte, İslamcılık ve Kürtler gibi iki ana sorunun çözümü de zorlaştırmaktadır. Birincisi din meselesidir. Türkiye laik bir devlet olarak ülkedeki tek ve aynı zamanda en büyük İslamcı partiyi yasaklamaya devam ediyordu. Türkiye laik sistemi sürdürmelidir; ancak bu sistem kilise ve devletin ayrıldığı gibi gerçek laiklik olmalı. Fransız tepeden inmeci anlayışında ve Türkiye'de de olduğu gibi, devletin, din üzerinde kesin bir kontrol uyguladığı bir sistem olmamalı. Türkiye'nin ikinci büyük bir krizi de Kürt sorunu. Homojen bir ulus kurma kaygısı içinde, Kemalist devlet, Türkler dışında hiçbir kimliği tanımamak üzerine inşa edilmiştir.

Fuller'e göre Kemalizm olarak adlandırılan devlet doktrini, sorunun çözmediği gibi, Türkiye'ye çok pahalıya mal oluyordu. Fuller, bir yandan da fikirlerini eyleme dönüştürmek için yakın çalışma arkadaşlarıyla hedef belirliyordu. Türkiye'deki İslamla ilgili fikirleri, Fuller'i, İslamcıların vazgeçilmez konuşmacıları arasına soktu. Sık sık İstanbul'a çağrılıyordu. Fuller de çağrıları yanıtsız bırakmadı; Saidi Nursi konferanslarında boy gösterdi. En gözde konuşmacılar arasına girmeyi başardı. CIA'cı aynı zamanda Amerika’daki Ilımlı İslamcı yanlarını kendi kafasına göre örgütlüyordu. Fuller'in çalışma arkadaşları arasında Türkiye'de doğup büyüyen Washington'a CIA bağlantılı Henry Barkey de vardı; İstanbul'dan Washington'a gelmiş ve Fuller'in asistanı oluvermişti. Barkey artık Fuller'in güvendiği, ona en yakın kişilerden biriydi.

Graham Fuller, Türkiye'nin sorununun Atatürkçülük'ten kaynaklandığı konusunda ısrarcıydı. Üç ayda bir yayınlanan National Interest'de "Atatürk ve Sonrası" başlıklı bir makale yazdı; Atatürk'ün düşüncelerinin yeniden yorumlanmasına ihtiyaç olduğunu savundu. Fuller'in görüşleri, Türkiye'de İkinci Cumhuriyetçi olduğunu söyleyen bir grup eski komünist, yeni dinci yazar aydın-akademisyen tarafından çabucak benimsenip desteklendi. Bu destek raslantısal değildi. Kapalı kapılar ardında Ilımlı İslam tezi, Kürtçülüğü de içine alarak ağını planlı biçimde örüyordu..."

Polat, Fuller'in bir başka "arkadaşını" daha bize şöyle tanıtıyor:

"Pentagon için hazırlanan 80 sayfalık raporun mimarlarından biri de Profesör Sabri Sayarı. Profesör Sayarı, İstanbul'da Boğaziçi Üniversitesi'nde, Washington'da Georgetown Üniversitesi'nde öğretim üyeliği; RAND'de araştırmacılık ve Washington'da Heath Lowry'den sonra Türk Araştırmaları Enstitüsü'nde başkanlık yaptı. Daha sonra Washington'dan ayrılıp İstanbul'a, Sabancı Üniversitesi’ne geldi...”

Bu kitabı okuyunuz, daha neler var neler!!

Behiç Kılıç

Kaynak: İlk-Kurşun

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails