13 Ocak 2009

Neo-Ergenekon örgütünün medya şemasını açıklıyorum

Kimi gazeteler dün belli bir merkezden servis edilmiş gibi duran, bazı 'ortak düşünce'lerin aktarılmasına ayırmıştı sayfalarını. Gelin dünkü basında ön plana çıkan ve Ergenekon'un 11. Dalgası hakkında fikir yürütenleri teker teker inceleyelim.

1. Ali Bayramoğlu
Magazin dünyası onu Sezen Aksu'yla yaşadığı aşktan tanıyor, entelektüel kesimde de yıllardır tutarlı bir şekilde sürdürdüğü ordu düşmanlığıyla adından söz ettiriyor. 28 Şubat mağdurluğunu ranta çevirip İslami kesime yanaşan, Fehmi Koru'yla dostluğu sayesinde o çevrelerde iktidar sahibi olan biri. AKP iktidarından beri gün onun günü. Merkez medyadan uzaklaştırılmıştı, bu hükümet döneminde yıldızı yeniden parladı.
Fransa'da eğitim görmüş. Sosyal bilimci olmasına rağmen beyni müthiş bir statükoya teslim. Geçen hafta katıldığı bir programda kendi görüşlerine uymayan makaleleri okunmasını eleştirmişti, programın sunucusu Ruşen Çakır da kibarca 'Biz de seni yayına aldığımız için kimileri bizi eleştirebilir' diye düz mantıkla bir yanıt vermişti. Beyni bu basit olayda bile iki tarafı göremeyecek kadar dar görüşlü.
Aynı programda 'Ordu'yu savunan insanları' da eleştiriyordu, Nuray Mert de ona 'Ordu'yu da savunabilen insanların olabileceğini' hatırlattı. İşine gelmeyen şeyleri duyunca yüzü bozuluyor, susuyor, işi gargaraya getirip konuyu değiştirmeye uğraşıyor.
Çünkü 'dediğim dedik, astığım astık' tavırlara fazla alışmış. Belli ki bu iktidar döneminde böyle bir özgüven edinmiş: Her şeyi o biliyor, kendinden çok emin, düşünce sistematiğinde 'Acaba, yoksa' gibi kuşkulara yer yok.
Peki bunları nereden biliyor? 11. Dalga'da kimlerin alınacağını nasıl bu kadar kolay söyleyebiliyor?
En yakın arkadaşı, The Marmara Cafe'de kahve saatlerini paylaştığı Fehmi Koru bu fişleme işlerine bakardı, yoksa kendi üzerinden dikkatleri dağıtmak için artık ona mı servis ediyor gizli bilgileri? Eskiden Koru'nun işaret ettiği isimler gözaltına alınıyordu, şimdi gözaltıları önceden tahmin etme görevi Ali Bayramoğlu'nda mı?

2. Mahmut Övür
Geniş kesimlerce tanınmıyor. Kendi yazdığı Sabah gazetesinde bile bir köşeye atılmış, bir kenarda tutuluyor. Haber merkezi yöneticiliğinden dergi genel müdürlüğüne kadar çeşitli görevlerde bulundu, hiçbirini beceremedi. O gün bugündür bir köşede belediye haberleriyle emeklilik için gün dolduruyordu.
1994 yılında kurşunlandı. Bu kurşunlanma hiçbir zaman aydınlanmadı. Ona sorarsanız 'Çatlı'nın görüntülerini yayınladığı' için ama o dönemde hangi kirli ilişkilere girdiği, kimlerlerle ne gibi bir bağ kurduğu, nasıl bir 'network'ün parçası olduğu üzerinde hiç durulmadı. Bu konu kapatıldı. Hala merak ediliyor: O gün neden kurşunlandı?
Kendi gazetesinin bile itibar etmediği bu adama Taraf gazetesi koca bir sayfa ayırmış, o da gazetecilik açısından tüyler ürperten bir itirafta bulunuyor.
Neşe Düzel soruyor: 'Siz Ergenekon'un son operasyonundan kısa bir süre önce 'Dalan nerede' diye bir yazı yazdınız. Operasyonun olacağını biliyor muydunuz?'
Bakın Övür ne diyor: 'Evet. Tahmin ediyordum yani... Çünkü hem polis çevresinde hem de İstanbul'un kulislerinde 'Dalan yok, Dalan nerede, Dalan kaçtı mı? Operasyon yapılacak' denmeye başlanmıştı. Hatta Dalan Amerika'ya gitmeden önce yakın çevresine sıkışmaya başladığını söylemiş. Elimde belge olmadığı için ben bunu siyasi bir kulis gibi yazdım. 'Yerel seçimler yaklaştı, Dalan niye ortada yok' dedim. Dalan o yazıdan sonra beni telefonla aradı. 'Aday olmam için çok baskı var. O yüzden sıkıldım, yurtdışına çıktım' dedi. Oysa iddianamenin satır aralarından okuduğum kadarıyla Dalan, Ergenekon'un siyasi kolunun önemli bir ismi.'
Bu tetikçiye sorulacak iki soru var: Bir kere operasyonu nereden biliyordun, nasıl tahmin ediyordun? İkincisi, elindeki haberi başka bir şekilde çarpıtarak yayınlamak, hedef göstermek hangi meslek etik'ine uygun? Gazetecilikle bağdaşıyor mu bu? Bu çarpıtma yazıyla hedef gösterilmiş olmuyor mu?
Bu cevabı, gazeteciliği şaibeli işlere ve ilişkilere alet ettiğinin kanıtı. Görev yapma izni elinden alınmalı ve gazetecilik dışı ilişkileri sorgulanmalı.
Fehmi Koru'nun İlhan Selçuk'u yazdığın gün Selçuk'un gözaltına alınmasına benzer bir oyunun parçası belli ki.

3. Tamer Korkmaz
Yeni Şafak'ta yazıyor. Tıpkı Tuncay Güney gibi Ertuğrul Özkök'ü hedef gösteriyor. Amacı Doğan Grubu'nu bir şekilde Ergenekon'a iliştirmek. Eskiden ima ediyorlardı, son operasyondan sonra belli ki güç aldılar artık isimleri açık açık telaffuz ediyorlar. Tamer Korkmaz, Zaman'dan koptuktan sonra Fehmi Koru'nun himayesi altına girdi ve kimi yayın organlarına tavsiye edildi.

4. Ekrem Dumanlı
Dershane hocasıydı, şimdi gazete yönetiyor. Fethullah Gülen Cemaati'nin gazetecisi. Zaman'daki yazısında 'Medyada Ergenekon'u gizlemek isteyenlerin olduğunu' yazıyor.

5. Mümtaz'er Türköne
Eşi AKP milletvekili. Susurluk'u savunan Çiller hükümetinin danışmanıydı. Tıpkı zamanında İbrahim Şahin'i aklayan Nazlı Ilıcak gibi o da eskiden yaptıklarını unuttu, üzerini örttü, şimdi en büyük Ergenekon düşmanı. O da Hürriyet'i işaret ediyor, kimi yazarların operasyonu 'önemsizleştirmeye' çalıştığını söylüyor...

6. Ahmet Altan
Bir süredir Ahmet Altan'ın Taraf gazetesindeki kimi tetikçilerde de Ergenekon'u Doğan Grubu'na bağlama telaşı göze çarpıyordu. Asla açık değil, imayla tabii ki! Ne ilginç ki Ahmet Altan'ın kızına, damadına ve babasına Aydın Doğan bakıyor, onun verdiği parayla geçiniyorlar.
Yönettiği gazete ilk günden beri yalan ve servis edilen haberlerle yanlı yayınlar yapıyor ve psikolojik harbin en önemli silahlarından biri.

Neşe Düzel röportajlarındaki ortak desen
Neşe Düzel'in Taraf gazetesindeki röportaj arşivine girdiğinizde ortaya çok ilginç bir şablon çıkıyor. Sırf röportajların başlıklarından bile Neşe Düzel'in konuştuğu insanları neden seçtiğini, ağızlarından hangi cümleyi cımbızladığı ve bu röportajların neye hizmet ettiği ortada. Önceden planlanmış bir model ekseninde yapıldığı izlenimi oluşturuyor bu röportajlar. Başlıklar kendini ele veriyor.

İşte bazı örnekler:
* 'Bizi askeri harcama fakirleştiriyor.'
* 'Asker kendi Kürt politikasını AKP'ye uygulatıyor.'
* 'PKK'sız bir barış artık olamaz.'
* 'Sorumlular divan-ı harbe verilmeli.'
* 'Askeri devlet kurmak istiyorlar.'
* 'AKP uzlaşırsa siyasette biter.'
* 'Solun önceliği darbeyle mücadeledir.'
* 'Kürtler Ergenekon'a tarafsız kalamaz.'
* 'Darbe toplantılarına gazeteciler katıldı.'

Peki bütün bunlar tesadüf mü?
Dünün gazetelerinde servis edilmiş gibi duran bu 'ortak düşünceler' medyadaki kimi isimleri Ergenekon'a bağlama amacı taşıyor. Kendilerince şemalar çıkartıyorlar, örgüt planları yapıyorlar.
Bunun adı medyada cadı avı. Kimi insanlar hedef gösteriliyor, birileri fişleniyor, birilerinin kapısına çarpı atılıyor. İlgisiz insanlarla bağlantı kuruluyor.
Oysa bunu yazanlar kendi kendi kendilerini başka bir şekilde ele veriyor: Adeta bir alternatif örgütün mensubu olduklarına dair el kaldırıp 'Burada!' diyorlar.
Bu alternatif örgütün adı 'Neo-Ergenekon' ve amacı Birinci Cumhuriyeti yıkmak.
Bu isimler Neo-Ergenekon örgütünün medyadaki ayağını mı oluşturuyorlar? Başkalarını 'Ergenekoncu' diye kolayca etiketleyen, hedef gösteren isimler yoksa 'Neo-Ergenekon' diye bir başka isim altında örgütlenmiş olmasınlar?
Onlar nasıl şemalar çıkartıyorlarsa, kendileri de kolaylıkla belli tablolarda yer alabilecek durumdalar.
Bu isimlerin neye hizmet ettiği, nereden emir aldıkları, nasıl oluyor da 'tesadüfen' aynı düşünceleri ayın anda söyledikleri üzerinde durulmalı.

Oray Eğin - Akşam, 13 Ocak 2009

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails