19 Mayıs 2008

AKP Tuzu da Kokutuyor!

Demokrasimizin bugünkü görünümünü en iyi anlatan deyimlerden biri şu olsa gerek:

Tuz kokarsa!

Demokrasilerin “tuzu” hukuktur.

Hukuk yara alırsa, tedirginleşirse, baskı altına alınırsa, orada ne adaletten söz edebilirsiniz, ne sağlıklı yönetimden.

AKP yelpazesi, altı yıl boyunca yaptıklarını iyi bildiği için kapatma davasının nasıl seyredeceğini herkesten iyi biliyor. O nedenle de bu süreci yıpratmak, satranç tahtasını sallayıp her şeyin karmakarışık hale gelmesini sağlamak için her şeyi yapıyor.

Bu hafta içinde yargı kurumlarının çevresinde dolaşan haberlere baktığımızda; yargının, önemli kısmının hâlâ su yüzünde olmayan ciddi bir baskı altında olduğunu görüyoruz.

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün izlenme gözaltısının ardından yaptığı açıklamalar, şu soruları öne çıkarıyor:

1- Mahkeme üyelerinin tümü böyle bir takip altında mı?

2- Mahkeme üyeleriyle ilgili yapılan kulis yorumlarında, 7 ya da 9 üyenin mahkeme geleneklerine dayalı oy vereceği konuşuluyor. Amaç salt onları yıldırmak mı?

3- Dava en erken önümüzdeki sonbaharda bitebilir. O güne dek mahkeme üyelerine yönelik yeni sürprizler var mı?

***

Soruların ikinci şıkkını ayrıca sütuna yatıralım... Davanın gündeme alınması oybirliğiyle, davanın içine Gül’ün de katılması 4’e karşı 7 oyla kabul edildi. Bu oylama elbette sonucu bağlamaz ama, yorum yapma hakkı verir!

7 üyeye karar aşamasında 1 ya da 2 üyenin daha katılabileceği konuşuluyor. Katılacak kişi ya da kişiler arasında Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç’ın olmayacağı öngörülüyor.

Kılıç, hem kapatma davalarına farklı bakıyor, hem AKP ile görevi gereği de ilişki içinde!

Öyle anlaşılıyor ki 7-9 üyeyle ilgili ne yapılabilir sorusu iktidar çevrelerinin başlıca gündemi...

Kılıç’ın davranış biçimiyle ilgili somut örnek, son dönemdeki davalarda görevlendirilen raportör... Hem türban davasına hem kapatma davasına aynı kişi raportör tayin edildi...

Görevlendirmeyi kim yaptı?

Kılıç...

Türban raporunu 80 günde yazan Osman Can, görüşlerini kamuoyundan da saklamayan bir kişi. Son iki yıl içinde yayımlanan yazılarında şu tür konuları işliyor:

- Anayasa değişikliğinde AKP pasif davranıyor...

- Bürokratik seçkinlerin iktidarı yitirdiği bir dönemden geçiyoruz...

- Askerlik zorunlu olmaktan çıkarılmasa bile en azından vicdani ret tartışılmalı...

Elimizde Can’ın değişik zamanlarda yayımlanmış 30 sayfaya yakın yazısı var. Can, her konuda istediği gibi düşünebilir, düşüncesini açıklayabilir. Ama Anayasa Mahkemesi raportörünün en azından kurumuna saygılı olması gerekir.

***

Dün Danıştay saldırısının ikinci yıldönümüydü. Saldırıda yaşamını yitiren Mustafa Yücel Özbilgin anılırken Adalet Bakanı’nın bulunmaması yadırgatıcı bir durum değil!

Danıştay Başkanvekili Gönül Önbilgin’in, anma töreninde “yargıya saldırılardan” söz etmek durumunda kalması da içinden geçtiğimiz sürecin fotoğrafı...

AKP, yargı kurumlarını zayıflatarak hukuku esir alabileceğini düşünüyor ama, hem ülkesel hem küresel bellek diyor ki:

Adalet gücünü elinde tutan kişileri zayıflatarak hukuku ortadan kaldıramazsınız!

Mustafa Balbay - Cumhuriyet, 18 Mayıs 2008

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails