18 Temmuz 2007

Yunan gazetesinin iftiraları

Rıza Nur’un Atatürk hakkındaki iftiraları, dış basın ve Türk düşmanları tarafından da kullanılmıştı. İşte 1 Mart 1996 yılında, Yunan gazetesi Hronos’da yayımlanan yazının (http://img345.imageshack.us/img345/7796/18ph.jpg) Türkçe çevirisi:

Diktatör ve Türkiye'nin reformcusu Kemal Atatürk'ün babası belli değildi. Kemal'in kişisel ve yakın dostu Rıza Nur öyle diyordu. (Rıza Nur, İsmet İnönü'yle birlikte Türkiye adına 1923 Lozan Antlaşması'nı imzalamıştır.) Rıza Nur bu gerçeği ortaya çıkardıktan sonra Kemal tarafından sürgün edildi ve hakkında öldürülme emri verildi. Ancak Rıza Nur, Paris'e kaçıp kurtuldu ve anılarını yayımladı. Hemen ardından Londra'daki bir dergi tarafından bu anılar İngilizce olarak yayımlanmaya başladığında, bu dergiye yayımını durdurmazsa bombalanacağı tehditleri (büyük olasılıkla Türk şövenistler tarafından) gelmeye başladı.

Rıza Nur'un anıları içinde, Kemal'in askeri eğitim gördüğü okul kayıtları var olup burada babası bilinmiyor olarak yer almaktadır. Türkler konunun yok edilerek unutulması amacıyla bu nüfus kayıtlarını ortadan kaldırdılar. Kemal'in annesi olan Zübeyde, Selanik'teki gümrük memuru olan ve Türklerce Mustafa'nın resmi babası olarak gösterilen Ali Rıza'yla ilk evliliğini yaptığında küçük bir bebekti. Gerçek babasıyla ilgili iki yorum vardır:

(1) Genç Zübeyde'nin ilişki içerisinde olduğu Yenişehir (Larissa) mutassarıfı Abduş Ağa,

(2) Kimliği bilinmeyen Selanik'li bir Yahudi dönmesi.

(Öldüğünde camiye götürülmemişti.) Ali Rıza öldüğü zaman, Zübeyde, zengin bir aileye sahip bir Türk Paşasıyla evlendi. Bu arada Kemal reşit olduğu zaman Paşa'dan miras istediğinde "h.s...tir p.ç" yanıtını almıştır.

Kemal askeri okuldan mezun olduğunda Manastır'daki bir Yunan kızına âşık oldu. Doğal olarak bu genç kızın ailesi, kızlarının bir Türk, aynı zamanda bir askerle olan ilişkilerini benimsemedi. Araya Manastır metropoliti girerek durumu sultana şikayet etti ve Kemal, buyrukla Libya çöllerine sürüldü. Kemal'in Yunanlılara ve Ruhban sınıfına hıncı buradan kaynaklanmaktadır. Kemal'in 1923-1938 yılları arasındaki Türkiye diktatörü olarak yapmış olduğu çılgınlıklarla ilgili olarak, New York'ta 1973 yılında gazeteci Noel Barbier tarafından yayımlanmış olan "The Sultanss" adlı tarih kitabını okumanızı öneriyoruz. Kemal'in p.ç soyuyla ilgili Rıza Nur'un anılarını bulup okumamızın olanağı yoktur. Çünkü bu yayın Türkiye'de yasaklanmıştır.

Selanik'te Kemal'in evi olduğu öne sürülen eve gelince, Yunan Devleti'nce Türkiye denen kültürsüz, vahşi ve doyumsuz canavarın saldırganlığının bir parça önünün kesilmesi amacıyla iyi komşuluk göstergesi olarak, "Kemal'in (Anadolu'daki Helenizm'i yok eden ) doğduğu ev" denerek bir eski ev verildi. Bu armağan, komşularımız saldırgan ve obur seslerini yükseltmesinler, diye verildi. (Bununla Atina'daki hıyarlar, Şekspir'in Otello adlı eserinde "Lanetli Irk" olarak isimlendirildiği Asya canavarını durdurabileceklerini sandılar.) Doğal olarak o eski evin gerçekten Kemal'in evi olduğu ya da onunla herhangi bir ilişkisi olduğu yönünde herhangi bir gerçek kanıt yoktur.


Hronos Gazetesi, sık sık Türklere saldırıları ile bilinen, aşırı sağcı bir gazetedir. Görüldüğü gibi saldırıları da yalan ve iftiralar üzerine kurulu. Daha ilk kelime bile yazının gerisinin yalan ve iftiralarla dolu olduğunun ipucunu veriyor. Atatürk’ün diktatör olduğu safsatasını bir kenara bırakıp diğer iftiraları cevaplandıralım:

Önceki yazımızda da detaylı bir şekilde anlattığımız gibi, Rıza Nur, kitabını 1928 yılında yazmaya başlamış, 67 yılında ilk kez Türkiye’de yayımlanmıştır. Ancak Hronos’un verdiği bilgiler, Rıza Nur’un, bu bilgileri Atatürk’ün sağlığında açıkladığı ve bu nedenle Atatürk tarafından cezalandırıldığı doğrultusundadır. Doğru bilgileri, bir önceki yazımızda okuyabilirsiniz.

Diğer bir iftira da, askeri eğitim gördüğü okulların kayıtlarında babasının bilinmediği yazılmasıdır. Atatürk düşmanları, bu iftiralarını daha gerçekçi kılmak için düzmece bir belge de hazırlamış (http://cundullah.com/mkemal/delil.gif); ancak bazı önemli detayları gözden kaçırmışlardır. Belgede yazanlar şunlardır:

"SELANİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

İlâm karar numarası: Adet/451

Abduş'un ölümünden sonra Zübeyde Abduş'un karısı olduğunu ve oğlu da Abduş'un oğlu olduğu iddiası ile açmış olduğu miras davasında Abduş'un kardeşleri, mahkemeye vermiş oldukları iddianâmede Zübeyde'nin Abduş'un karısı olmadığını ve umumhâneden (genelevinden) odalık aldığını ve oğlu Mustafa iki yaşında kucağında olduğunu ve Abduş'un bilaveled öldüğünü iddiaları ile keyfiyetin umumhâneden sorulmasını talepleri üzerine umumhâneye yazılan tezkerin cevabında, "Zübeyde'nin oğlu ile beraber 19 Haziran 1297'de umumhânemize dühul edip, Yenişehir'li Abduş isminde bir kabadayı ile anlaşıp 11 Nisan 1298'de umumhânemizden hüruc etmiştir (çıkmıştır)!". Bu yazıya istinaden Zübeyde'nin davasının reddine karar verilmiştir.

22 Kanunî-Evvel 1298, 20 kuruşluk pul, Hakim Aza Aza, Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi, Mühür Mühür Mühür
"

Bu konuda yazı hazırlayan Taha Akyol, şu yanlışlıklara dikkat çekmiştir:

…EVVELA, Selanik Asliye Hukuk Mahkemesi böyle bir "ilam" (karar) vermiş olamaz.

Osmanlı'da miras, aile, nesep, nafaka gibi konularda Müslümanlar için Şer'iye mahkemeleri, Hıristiyanlar için kiliseler görevli idi.

Zübeyde Hanım bir miras davası açmış ve bu sebeple Mustafa Kemal'in babası mahkemece araştırılmış olsaydı, bu işe "Selanik Asliye Mahkemesi" değil, "Selanik Şer'iye Mahkemesi" bakacak ve "ilam" (karar) verecekti!


…Sözde 'belge'de bir de 20 kuruşluk pul vardır. O yıllarda buğdayın kilosu 0.66 kuruştu! (Vedat Eldem, Osmanlı İmparatorluğunun İktisadi Şartları, sf. 133)

Yazının tamamına http://www.milliyet.com.tr/1999/06/03/yazar/akyol.html adresinden ulaşabilirsiniz.

Bir diğer iddia da, Atatürk’ün babasının, kimliğinin bilinmeyen, Selanikli Yahudi bir dönmesi olduğudur. Bu iddia da şu soruyu aklımıza getiriyor: Kimliği bilinmeyen bir kişinin, Selanikli bir Yahudi dönmesi olduğu nasıl bilinebilir?

Bir sonraki paragrafta iddia edilen Atatürk’ün Yunanlılara olan nefreti ise tamamen uydurmadır. Tam tersine, Kurtuluş Savaşı sonrasında, Yunan Başbakanı Venizelos ile dostluk kurmuş ve bizzat Venizelos tarafından da Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiştir. Ayrıca Atatürk, sık sık Türk olmaktan gurur duyduğunu dile getirse de, hiçbir zaman ırkçı bir tutum içinde bulunmamıştır. Bu nedenle de Yunanlılara düşman gözüyle baktığı iddiasının yalan olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Aynı paragrafta bulunan Yunan kızı ve Mustafa Kemal aşkı, gerçektir. Ancak sürgünle sonuçlanmamıştır. Hasan İzzettin Dinamo’nun Kutsal İsyan kitabının ikinci cildinde (S. 26-27), bu serüven şöyle anlatılmaktadır:

…Manastır askeri idadisinin yatılı öğrencisi Mustafa Kemal, tatilde Selanik’e döndüğünde on sekiz yaşının doyumsuz ve gürbüz heyecanlarına tatlı tatlı karşılık veren, ak tenli, güzel bir Rum kızına tutuldu… Yalnız, kendi mahallesinde oturan bu güzel kızla onu birbirinden ayıran aşılmaz gelenek uçurumları vardı. Ne var ki, Mustafa Kemal de genç kız da bunları ayırt edebilecek durumda değildi…

…Evet, bütün geleneklere, göreneklere ve bütün dünyaya meydan okuyarak, bu subay adayı Türk genciyle Rum kızı evlenecekti. Bir akşam, bir kuytuda, en ateşli antlarla kararlarını vermişlerdi. Mustafa Kemal, kızı manastıra kaçıracak, orada evleneceklerdi… Türk-Rum bütün mahalleliler bu serüveni biliyor ve sonucunu ilgiyle bekliyorlardı. Hele Zübeyde Hanımla Ragıp Bey* ve Mustafa Kemal’in dayısı Hüseyin Ağa, bu kaçış hikayesi üzerinde titizlikle duruyor ve tetikte bulunuyorlardı. Mustafa Kemal’in dayısı, genç kızın evine gidip kaçış işini açtı ve bunu engellemek birlikte tedbir almalarını istedi…


*Zübeyde Hanım’ın ikinci eşi.

Bu serüven, kızın, Mustafa Kemal ile birlikte kaçacakları trene gelmemesi ile son bulmuştur.

Görüldüğü gibi bu hikaye de tamamen çarpıtılmıştır.

Selanik’teki ev konusuna geçmeden önce, yukarıda bahsi geçen belge konusu ortaya çıktığında, basınımız tarafından yapılan yorumlardan da birkaç örnek vermek istiyorum:

- Kağıdın rengi bozulmamış, yazılar hasar görmemiş, 110 yıllık belgede bu olanaklı değildir.
- O dönemin kararlarında pul yoktur. Bu düzmece kağıtlarda pul var.
- Kararda, imzası bulunan yargıçların adlarının ve kıdemlerinin yazılı olması gerekir. Yok.
- Annesi genelevde çalışmış olan ve üstelik bu durumu mahkeme kararıyla belgelenmiş birisini, Osmanlı ordusunda askeri okullarla alıyorlar mıydı?
- Annesinin ikinci evliliğine bile, küçük yaşına rağmen, katlanamayan bir Mustafa Kemal, annesinin böyle bir durumu olsa onu reddetmez miydi? Böyle bir anneye ölümüne dek bakar mıydı?
- Böyle bir durum olsaydı, Mustafa Kemal'in muhalifleri, o yıllarda ve sonrasında, M. Kemal'i öldürme girişimleri yerine, bu durumu kullanmazlar mıydı?
- Böyle bir durum olsaydı, Padişah Vahdettin, M. Kemal'e kızıyla evlenmesini önerir miydi?
- Karşı taraftan "Bu durum o zamanlar bilinmiyordu." sesleri geliyor. Bu olanaklı mı? Selanik gibi herkesin birbirini tanıdığı, özellikle Türk'lerin birbirlerini yakından tanıdıkları bir kentte böyle bir durum gizli kalabilir mi? M. Kemal'in çocukluk arkadaşları var, okul arkadaşları var, sonrasında Selanik'te görev yapan asker arkadaşları var. Bunların içinde sonradan muhalifi olanlar var. Bunlar, böyle bir şey olsa duymazlar mıydı?

Bunlara ek olarak, Hürriyet Gazetesi, bu belgenin, Kara Ses olarak bilinen Cemalettin Kaplan ve yandaşları tarafından hazırlandığının anlaşıldığını iddia etmiştir(http://img266.imageshack.us/img266/5974/26kz.jpg).

Sadece bu soru ve yorumlar bile, bu belgenin asılsız olduğunu ispatlar niteliktedir.

Selanik’teki evin, Ali Rıza Efendi’ye ait olmadığı iddiası da yalandır. 1870 yılından önce Rodoslu Müderris Hacı Mehmet Vakfı tarafından inşa edilen evin ilk sahibi, İbrahim Zühdü’dür. Ev, daha sonra Selanik halkından Abdullah Ağa ve eşi Ümmü Gülsüm’e satılmıştır ve kayıtlara göre de 1878 yılında Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi tarafından kiralanmıştır.

Görüldüğü gibi Rıza Nur, sadece Türkiye’deki Atatürk düşmanlarına değil, Yunanistan’daki Atatürk düşmanlarına da kaynaklık etmiştir. Atatürk’ün adını karalama amacıyla iftiralar atan Nur, Türk milletinin ve Atatürk’ün, Yunanlılar tarafından aşağılanmasına da neden olmuştur.

Yazıya son verirken, iki resim ve bir belge sunarak, Ali Rıza Efendi’nin Atatürk’ün babası olmadığını iddia edenlere son bir cevap daha vermek istiyorum:

http://img137.imageshack.us/img137/2848/knyedefteri0wt.jpg

Bu belge, Atatürk’ün, Askeri Harp Okulu Künye Defteri sayfasındandır. Bu belgede şu ifadeler yer alıyor:

“Selanik'te Koca Kasım Paşa Mahallesi Gümrük Memurlarından müteveffa (vefat etmiş) Ali Rıza Efendi'nin mahdumu (oğlu) uzun boylu, beyaz benizli Mustafa Kemal Efendi Selanik 96”

Bu belgeyle birlikte, Rıza Nur’un anılarında söylediği, Mustafa Kemal’in öğrenim gördüğü askeri okul kayıtlarında “babası bilinmiyor” yazdığı yalanı da çürütülmüş oluyor.

http://img248.imageshack.us/img248/38/babas2qe.jpg
http://img137.imageshack.us/img137/2120/kendisi5sf.jpg

Bu iki resim ise, Atatürk ve Ali Rıza Efendi’nindir. Aralarındaki benzerliği sanırım hiç kimse inkar edemez.

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails