30 Mayıs 2008

Diyanet

DÜN gece bir film vardı; Batı ülkelerinden birisinde polislerin terfi töreninde İncil okundu ve ben düşündüm ki onlar açısından huzur verici olmalı.

Bizde niçin olmuyor?

Çünkü oralarda din ile devlet barışık.

Dinin, devleti ele geçirme ya da ülkeyi yönetmeye kalkma iddiası yok. Kimse dini siyasette ya da ticarette kullanmıyor.

Dahası din ile çağdaşlık uyumlu...

Din ile medeniyet çelişmiyor...

*

Bizler Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan hep bunu bekledik:

Dinin yüceliğini korumasını... Dini kirli çıkarlarına alet edenlere tepki göstermesini...

Eğer inançlar, kirli siyasi ve ticari işlerin arasında yara alıyorsa, din çıkarlar yüzünden kirletiliyorsa, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın buna izin vermemesini umduk.

Boşuna...

*

Üstelik tersi oluyor.

Dünkü gazetelerde vardı; Diyanet İşleri Başkanlığı’nın internet sitesine göre flört zina...

Parfüm; edepsizlik...

Bir kadın erkekle tek başına kalırsa; günahkar...

Buna göre anlaşarak evlenenlerin hepsi zinacı... Bizim çalışma arkadaşlarımızın hepsi asansörlerden dolayı cehennemlik...

Parfüm süren tüm kadınlarımız; edepsiz...

*

Çağa ve medeniyete karşı duran hiçbir şey varlığını sürdüremez.

Din bile...

İşte; dinin kirli ellerde malzeme olması yüzünden son zamanlarda ne kadar insan inancından uzaklaştı ve kitleler nasıl dilim dilim bölündü, gören var mı?..

Dört bakanlığın toplam bütçesi kadar bütçesi olan Diyanet İşleri Başkanlığı bunun için mi orada?..

Din tacirlerine çanak tutsun diye mi?..

Din gibi insanların en yüce duygularının emanet edildiği kurum böyle mi olmalı?..

Bizler tam tersine; Diyanet İşleri Başkanı’nın bir gün çıkıp dini siyasette ve ticarette kullananlara "İnançları kullanmayın" demesini beklerken...

Böyle olacaksa...

Ben helal etmem Dinayet’e giden vergimi...

Bekir Coşkun - Hürriyet, 28 Mayıs 2008

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails