30 Mayıs 2008

Protestan İslamı...

Prof. Dr. Şerif Mardin, laikliği, Kemalizmi beğenmez, aşağılar...

Bir süre önce “mahalle baskısı” terimini ortaya atmıştı...

Aynı şeyleri yıllardır yineler durur...

Şerif Mardin, öteden beri gizli açık Nurculuğu, Nakşiliği savunur, “cemaat kavramını” irdeler...

Muhteremin her konuşması bazı gazetelere manşet olur, “İrtica var mı, yok mu” tartışması başlar...

Dinci-tarikatçı örgütlenme 2008 yılında doruğa ulaştı mı, ulaşmadı mı?

Eğitim sistemi tarikat şeyhlerine teslim edildi mi, edilmedi mi? Dinci bir sermaye gücü yaratıldı mı, yaratılmadı mı?

Daha sayayım mı?

Mardin gibi düşünenler, Türkiye’de serbest piyasa düzeninin Allah’ın mantığının önüne geçtiğini söylüyorlar Washington’daki bir toplantıda...

Konuşmacı Prof. Dr. Hakan Yavuz...

Hayli ilginç konulara değiniyor:

“İleride daha laik bir Türkiye görebiliriz. Fethullah Gülen cemaati, Protestan bir İslamı temsil ediyor. AKP’nin, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesi, Milli Eğitim’in ve Türkiye’de polisin İslamlaştırılmaya çalışılması, türban konusu, alkolün yasaklanması gibi bir dizi hatası oldu...”

Hakan Yavuz’a göre AKP’nin kusurları var sadece...

Bilinçli bir biçimde yapılan devlet içindeki dinci örgütlenme kusur sayılabilir mi?

Demek AKP suç işlemiyor, kusur işliyor...

Kusurun bağışlanması gerekiyor...

Şerif Mardin de “Kemalizm iyiyi, doğruyu, güzeli topluma veremedi” deyip öğretmen-imam karşılaştırması yapıyor:

“İmam, öğretmeni yendi...”

***

Şerif Mardin ve Hakan Yavuz...

İkisi de ABD’yi çok iyi tanıyor...

Hakan Yavuz, Wilson Center’da “Türkiye’nin demokrasisi daha güvenli olabilir mi?” konulu toplantıda bazı gerçekleri, Şerif Mardin’den daha açık söyleyebiliyor:

“AKP büyük olasılıkla kapatılacak. Ancak bu ortamdan bir uzlaşıyla çıkılmalı. Türkiye’nin AB’deki görüntüsü, İslamcı devlet modeli. İslama yakın olan AKP’nin de bunda etkisi var. Türkiye ulus devlet yapısının zarar görmemesi için son derece dikkatli davranmalı. Laik kesimin korkusu bu. Cemaatler polis gücüne, eğitim sistemine girerse, devletin bugünkü yapısı bozulur. Laik çevrelerin bu konudaki endişeleri anlaşılabilir.”

Hakan Yavuz bile devletin duyarlı kurumlarının “dinci kuşatma” altında olduğunu söylerken, Şerif Mardin hâlâ “Kemalizm laikliği netleştiremedi” diyebiliyor.

Peki, 1950’den sonra işbaşına gelen sağ iktidarlar, onların temsilcilerinin yobazlara, dincilere, tarikat şeyhlerine verdikleri ödün nereye konulacak?

Aydınlanma Devrimi’nin üstü açık ve kapalı düşmanları nerede yetiştirildi, Fethullah Gülen son 30 yılda neden bu denli güçlendi?

Şöyle 27 yıl önceye gidelim...

1983 yılında ANAP iktidar oldu...

Başbakan Turgut Özal, Fethullahçıları, Nakşileri, Süleymancıları kucakladı, onların önündeki engelleri kaldırdı...

İlk engeli “en baba Atatürkçü” Kenan Evren Paşa yapmıştı, 12 Eylül askeri darbesinden sonra. Özel okullara izin verildi, ABD’nin isteği doğrultusunda...

***

1990’da Sovyetler Birliği çöktü...

ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’nin ilk adımını attı...

Başbakanlık Konutu’na tarikat şeyhlerinin iftar yemeğine çağrılması Erbakan Hoca’yı siyaset sahnesinden indirme amaçlı mıydı? ABD, bu planı önceden yapıp Tayyip Bey ve Abdullah Bey’le görüşmüş müydü “Ilımlı İslam Modeli”ni?

Türkiye sıkıştıkça birileri çıkıp 1923’lerden başlayarak Kemalizmi, laikliği yerden yere vuruyor, Atatürk’e saldırıyor...

Halkevleri, Köy Enstitüleri, tarım kooperatifleri niçin kurulmuştu? Türk Tarih Kurumu’nun, Türk Dil Kurumu’nun işlevi neydi?

Bunları neden konuşup tartışmıyoruz?..

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 29 Mayıs 2008

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails