12 Ağustos 2008

Her Büyük Olay Ona Bağlanıyor

Geçen haftanın en önemli iddialarından biri AKP’nin kapatılmama kararını açıklayan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın yaptığı görüşmelerdi. Önce Çukurambar’da Kılıç’ın olduğu iddia edildi, yalanlandı. Ardından gelen bir başka iddia ise ortada kaldı: Karardan tam bir hafta önce Kılıç, yanına korumalarını da alarak Fehmi Koru’yu ziyarete gitmiş.

Ne var bunda, denebilecek kadar basit bir şey değil. Çünkü Fehmi Koru sadece bir gazeteci değil, adeta bir hükümet temsilcisi. Gazeteci olarak da Kılıç’ın görüşmesi etik değil elbette. Ama Koru’nun fazladan özelliği kapatılması görüşülecek partinin basındaki propaganda bakanı gibi gönüllü davranan bir figür oluşu. Kılıç gibi kritik koltukta oturan birinin dostluğu ya da ilişkisi olsa bile normal olmayan bir dönemde Koru’yla görüşmesi manidar yorumlanır elbette.

İddia önce odatv.com olmak üzere çeşitli yerlerde patladı, ancak ne Anayasa Mahkemesi’nden ne de Yeni Şafak yazarının ofisinden bir yalanlama geldi.

Koru, “Kulis” köşesinde kendisiyle ilgili başka birtakım iddialar yanıt verirken nedense bu buluşmaya hiç değinmedi. Mesela Çukurambar buluşmasında kendisinin olmadığını açıklamış köşesinde. Ama Kılıç’la görüşüp görüşmediğine dair bir şey yok.

Üzerinden de yaklaşık bir hafta geçti, o zaman doğru mu varsayacağız?

Fehmi Koru bugünlerde önce iddia atıp, sonra yalanlama alan gazetecilerden çok dertli. Halbuki kendisi bütün bir meslek hayatını “kulis haberciliğine” ayırmıştır ve bilir ki kurumlar ve kişiler işlerine gelmeyince hemen yalanlama yayınlar. Bu ortaya atılan iddianın çürütüldüğü anlamına gelmez. Pek çok yalanlanan haber sonradan doğru çıkmıştır.

Belki şimdi bu buluşma iddiası da yalanlanır, önemli değil.

Benim takıldığım başka bir nokta var: Neden son dönemde kritik, tartışmalı, hatta şaibeli birtakım haberlerin ucu hep dönüp dolaşıp Fehmi Koru’ya uzanıyor? Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diye düşünmek doğru mu, emin değilim. Yine de bir şekilde her büyük olay ona bağlanıyor.

Fişleme sanatının en önde gelen icracısı olduğu için belki de. İşin kötüsü o her ne kadar kendi adını temize çıkarmaya çalışıp olaylarla bağı olmadığını kanıtlamak için uğraşsa da, gelişmeler hep aleyhine çalışıyor. Ve biraz daha işin içine dalıyor. İlhan Selçuk’u jurnallediği gün Selçuk’un gözaltına alınmasının tesadüf olduğuna kimseyi inandıramıyor mesela.

Ya da Washinton’da Abdullah Gül’ü Gülen’in onursal başkanı olduğu Rumi Forum’a program dışı bir ziyarette bulunması için ikna etmeye çalıştığı konuşuluyor... Doğru ya da değil, fark etmez, önemli olan bir şekilde bu isimlerle hep onun adı yan yana.

Şimdi de Çukurambar buluşmasında, Kılıç’la görüşmede isminin geçmesi komplo mu, tesadüf mü?

Bence hiçbiri değil. Benim anladığım Fehmi Koru bu iktidar oyununu o kadar çok sevdi ki reklamını yapmaktan da geri duramıyor. Sanırım biraz fazla konuşuyor ve kendi gücü hakkında böbürlenmeyi seviyor.

Daha evvel Ergenekon kapsamında kimlerin gözaltına alınacağını önceden kendi odasında gururla anlatmıştı.

Sanırım bir şekilde kendini her şeyi önceden bilir göstermekten hoşlanıyor. Güç teşhirciliği yapmaktan da. Büyük olaylara bağlanmak, adının oralarda anılmasını istiyor. Belki de bunu gazeteciliği için katma değer olarak görüyor, kim bilir.

Yıllarca marjinal basında, marjinal gazetecilik yapıp bugün iktidara gelince yaşanan bir travma olabilir. Sanki Özal, Demirel gazetecileri gizliden gizliye kıskanılmış, ‘Bir gün onlar gibi olacağım’ diye vakit beklenmiş. İşte o gün geldi: Akrabası devletin üst makamına geçti. Ancak ne Barlas ne Donat ne de Bila bu kadar mesafeyi kaçırmamıştı doğrusu.

Bir kere hiçbiri yakın oldukları liderlerle akraba değildi. Cumhurbaşkanı’nın bir akrabası olan Fehmi Koru karardan bir hafta önce Haşim Kılıç’la buluşursa bu elbette tartışılacaktır. Elbette şaibeli bir buluşmadır bu. Yine AKP’nin propagandasını yapan bir köşe yazarı olarak Koru’nun yazdığı gün yazdığı isim gözaltına alınıyorsa burada da tartışma ve şaibe aramak yerli yerindedir.

Kılıç’ın ikinci Taha vakası

Haşim Kılıç’ın karardan önce görüştüğü isimlerle ilgili spekülasyonlara bir yenisi daha eklendi. İlk defa açıklıyorum. Konuşulanlara göre kararın açıklanmasından tam üç gün önce Doğan Grubu’nun AKP işlerinden sorumlu üyesi gazeteci-yazar Taha Akyol’la buluşmuş. Miliyet’te yazan ve CNN Türk’ü yöneten Akyol, AKP’ye yakın bir gazeteci. Bu buluşma da en az Koru’yla buluşma iddiası kadar şoke edici. Ve tabii her türlü tartışmaya açık.

İşin tuhafı bir de CNN Türk koridorlarında, Taha Akyol’un karar açıklanmadan önce bilirkişi edasıyla “AKP kapatılmayacak, sadece para cezası alacak” demişliği de var. Kapalı kapılar ardında söylenen bu sözler Akyol’un siyasi projeksiyon becerisi mi, yoksa istihbarat mı? İşte bu da çok ilginç bir soru.

Tabii bir de işin Haşim Kılıç yönü var. Kendisi de kimsenin yapamadığını yaptı, ülkenin en yüce yargı organına, hepimizin garantimiz diye gördüğümüz bir kuruma inancımızı sarsmayı başardı.

Oray Eğin - Akşam, 12 Ağustos 2008

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails