11 Ağustos 2008

O çocuğun adı neden Hrant değil?

Hayırlı olsun, geçenlerde Elif Şafak’la Eyüp Can Sağlık’ın bir erkek çocuğu oldu. Bu çiftin ikinci çocuğu. Elif Şafak, eski kelimelere de meraklı bir yazar olduğundan kızına Şehrazat Zelda adını takmıştı. Oğullarına da en sevdiğim erkek isimlerinden Emir demişler; Emir Zahir. Yine sofistike bir isim. Doğrusu Şafak çiftinin çocuklarının adı Cem Uzan’ın Yasmin Paris adlı kızınınkiyle yarışıyor. İddiaysa iddia.

Ancak anladığım kadarıyla bu çift iddialı olmayı çok seviyor. Özellikle de erkek tarafı. Bir süredir yazılarına bakıyorum, Fethullah Hoca’nın eski prensi şimdi Doğan Grubu’nun krema tabakasına oynuyor ve kendini küçük Ertuğrul Özkök gibi lanse etmeye çalışıyor kamuoyuna. Sürekli köşesinde önemli insanlarla yaptığı konuşmalardan bahsediyor, onlara atıfta bulunuyor, bir şekilde kabul görmeye çalışıyor.

Bütün bunlar olurken, eşinin içinden çıktığı entelektüel çevreye de kabul derdinde. Acaba sınıfsal çatışmalardan doğan birlikteliklerin doğal sonucu mu diye düşünmüyor değilim.

Malumunuz, Elif Şafak sadece bir yazar değil aynı zamanda bir aktivist. Pek çok bildirede, toplumsal harekette bir şekilde adı, imzası yer alıyor. 301’den yargılandı, Batı’da zulüm gören yazar olarak anılıyor. Böyle bir kadının kocası olmak da kolay değil. Sıradan bir Fethullah dönmesi olmaz, değil mi?

Eyüp Can da gerek İkinci Cumhuriyetçi arkadaşları, gerek iş dünyasına göz kırpması olsun kendine iddialı bir kimlik yaratmak için yoğun çaba içinde. Kulüp kulüp dolaşıyor, kabul edilmek için.

Geçenlerde elime yönettiği Referans gazetesinden tarihi bir yazısı geçti. Arşivin tozlu raflarında çürümeye bırakılmayacak kadar kıymetli. Yine bahsettiğim iddiadan nasiplenmiş satırlar:

“Bir millet uyanıyor Hrant, ‘Hepimiz Hrant’ız’ diyen, ‘Hepimiz Ermeni, hepimiz Türk, hepimiz Kürt...’ Doğacak çocuklarına Hrant adını vermeyi düşünen anne-babalar görüyorum etrafımda. Biliyorsun bir kızımız oldu, Şehrazat adını birlikte koyduk. Ahdım olsun, eğer bir gün bir oğlum olursa adı Hrant olacak. Öyle senin gibi zorluk yaşamasın diye çift isimli Fırat-Hrant da olmayacak. Ben ve annesi kadar Müslüman, bizim kadar Türk ama senin kadar Hrant!”

Eyüp Can bu yazıyı daha 23 Ocak 2007’de yazmış. Öyle üzerinden çok uzun zaman geçmemiş. Yazıyı yazdıktan bir süre sonra da eşi hamile kalmış zaten.

Peki ben şimdi bir okur olarak hesabını sormak istiyorum: O çocuğun adı neden Hrant değil?

Elbette normalde böyle bir soru sormaya hakkım olamaz. Hiç kimsenin de olamaz. Tıpkı hiç kimsenin Eyüp Can’ın oğlunun adının Hrant olmasını beklemeyeceği gibi. Ama bu kamuoyu önünde verilmiş bir söz, bir taahhüt sonuçta.

“Ahdım olsun” diye yazmış adam, daha ne denir ki?

İşin tuhafı hiç kimse onu oğlunun adını Hrant koymaya zorlamamış, kendi kendine bu iddiayı ortaya atmış. Şimdi de vazgeçmiş. Peki neden?

Doğrusu bunun böylesi kolay geçiştirilebilecek bir kadar olmadığı ortada. Bence bu satırların altında sınıf atlamak isteyen Türk yarı aydınının kodları var. Düşünün, daha bir sene önce yükselen değerlere oynamak için, tribünlere böyle bir şov yapıyor. Üzerinden çok vakit geçmeden de bunu unutturuyor. Hrant Dink artık “moda” değil ya, o da kendi kendine “ahdını” yutuveriyor ve İslami ögeler içeren ismi koyuveriyor oğluna.

Bunların entelektüellikleri de bu kadar işte. Sözleri, iddiaları da sadece dönemsel, rüzgarın yönüne göre. Yarın öbür gün kabul görmek istedikleri kulüp değişirse, iddiaları da o yöne şekillenir.

Hrant Dink’e üzülmek, ölümüne öfke duymak, bunun hesabını sormak başka bir şey. Fanatik bir şekilde, bu davayı sahiplenir gibi görünüp kamuoyuna şov yapmak ise bambaşka.

Bu işin bu kadar basit olduğunu, unutulacağını ve kapatılacağını mı zannediyorlar acaba?

Tekrar aynı iddiayla soruyorum: O çocuğun adı neden Hrant değil?

Oray Eğin - Akşam, 11 Ağustos 2008

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails