29 Nisan 2008

Otuz Yıldır Aynı Kafa

İstanbul Valisi Muammer Güler'in açıklamasını dinlerken Türkiye'nin otuz yıldır aynı yerde "bir, iki, üç" diye saydığına tanık oldum...

Yazımı İzmir'den yazıyorum...

Birkaç saat sonra İzmir'den İstanbul'a döneceğim...

Otuz yıldır Taksim Alanı, 1 Mayıs'ta emekçilere yasak. Otuz yıldır yetkililer aynı gerekçeyi gösteriyor:

"Marjinal gruplar provokasyon yapacak!"

1 Mayıs İşçi Bayramı dünyanın tüm ülkelerinde coşkuyla kutlanır...

Bu kutlamalar Türkiye'de yapılmaz...

Neden?

Marjinal gruplar eylem yapacak!

Gerçekten, İstanbul Valisi Muammer Güler'in konuşmasını dinlerken tüylerim diken diken oldu...

Vali Güler, öyle bir anlattı ki "Taksim'de kutlama yapılamaz" gerekçesini, inanın şaşırıp kaldım...

İçimden bir hüzün bulutu geçti...

İlkyazın sürgün verdiği bir İzmir sabahı. Otelin balkonundan körfezi seyrettim. Balıkçıl kuşları, kırlangıçlar mavi körfezin üzerinde yay çiziyorlardı.

Sabah erken saatlerde başlayan yağmur dinmiş, bulutların arasından güneş yüzünü göstermişti. İçimde bir kıpırtı, gözlerimde yaşamın o ince çizgisi belirmişti.

Ne zamana dek?

İstanbul Valisi Güler'in, TV'lerin canlı olarak verdiği, 1 Mayıs'la ilgili konuşmasına kadar!..

Zaten Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, İçişleri Bakanı Beşir Atalay ilk işaretleri vermişti:

"Taksim sendikalara yasak, bir başka yere..."

Hani AKP Türkiye'de demokrasi ve özgürlükleri genişletecekti?

Hepsi palavra!..

Hepsi kandırmaca!..

İşçiden, emekçiden, sendikalardan, 1 Mayıs'tan korkan bir düşünce, bu kafayla mı Türkiye'yi daha da demokratikleştirip özgürleştirecekti?

Haydi, liberal tosuncuklar, bu soruya yanıt verin...

***

Türk-İş, DİSK, KESK'in oluşturduğu 1 Mayıs Düzenleme Komitesi ne istiyor?

Kutlamalar Taksim Alanı'nda yapılsın...

Hükümet ne diyor:

"Hayır yapılmasın!"

1 Mayıs, işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günüdür...

1 Mayıs, tüm dünya kentlerinde aynı coşkuyla kutlanır...

Taksim Alanı otuz yıldır her türlü etkinliğe açıktır ama işçi sınıfına, sendikalara kapalıdır.

1 Mayıs 1977...

O alanda 500 bin kişinin gözleri önünde bir katliam yaşandı. Katliamın en acımasızı Taksim Alanı'nda gerçekleşti:

36 ölü...

Sendikalar, emek örgütleri yeniden Taksim Alanı'na çıkmak istiyorlar ama hükümet "hayır" diye karşı çıkıyor, halkın üzerine korku bulutları serpiliyor:

"Marjinal gruplar provokasyon yapabilir..."

Taksim'deki Kazancı Yokuşu ve 36 ölü...

O katliam "derin güçlerin" iç ve dış eylemcileriyle gerçekleşmemiş miydi?

Kazancı Yokuşu'nda emekçiler ezilerek, kurşunlanarak ölmemiş miydi?

Peki emekçilerin üzerine ateş edenler kimdi, nereden gelmişlerdi?

Tarihle ve 1 Mayıs 1977'yle yüzleşmek.

Solun bugün ne duruma geldiğini sorgulamak!..

Yağmurlu bir İzmir sabahında körfezin üzerine bir sis inerken yazımı bitirmeye çalışıyorum...

Ayaklar baş olduğu gün kurtulacaktır Türkiye...

Aynen öyle olacaktır!..

Sol kendini tanıdığı gün "ayakları" hafife alan, emeğin gücüne inanmayan din bezirgânları ve Soros'un çocukları tarihin çöplüğüne atılacaktır...

Umutsuz değilim!..

***

1 Mayıs'ta Taksim Alanı'nda olacağım ben!...

Yaşamı hepinizin artık ezberlediği, "türkülü çiçekli dallarda" çoğaltacağım...

Susmak yok!..

Çünkü çoğalmak zamanıdır!..

Türkiye'de temel hak ve özgürlükleri savunmak suç!..

Dolandırıcılar, çeteler, hortumcular içimizde dolaşırken mimar Alev Şahin, bir geceyarısı gözaltına alındı...

Türkiye'de temel insan haklarını savunmak suç; dağlarımızı, ovalarımızı, çokuluslu "altın avcıları"na teslim etmek, koylarımızı, büklerimizi Arap şeyhlerine satmak ise özgürlük!..

Evet!

1 Mayıs'ta "ayaktakımı" kendi gücünü, yüreğini ve yurtseverliğini ortaya koyması için el ele vermelidir...

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 29 Nisan 2008

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails