02 Mayıs 2008

1 Mayıs

Karanlıkların ince bir sevinçle kapladığı ince güzellikte bir gün müdür 1 Mayıs?..

Öyledir!..

Çünkü işçinin ve emekçinin bayramıdır 1 Mayıs...

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür...

İç çekişin kanadı, emeğin gücü...

Demokrasinin ve özgürlüklerin yaşam biçimine dönüşmesini bekliyoruz hâlâ...

1 Mayıs'ı yazacağım ama yine karmakarışık duygular içindeyim ve biraz da karamsarım...

Nereden başlasam, neleri anlatsam?

1 Mayıs 1977 günü, Taksim Alanı'nda 37 kişi ölürken ben oradaydım...

31 yıl geçmiş aradan...

O katliamı gerçekleştirenler, topluluğa ateş edenler bu 31 yılda ne bulundu ne de yargılandılar...

Taksim Alanı 31 yıldır emekçilere kapalı...

Tayyip Bey ne demişti bir gün önce:

"1 Mayıs kutlamaları belirlenen alanlarda yapılır; benim partim bile Kazlıçeşme'de yaptı..."

Dün sabah "Şahin" Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin kükredi:

" 'Ben yasa tanımam, yönetmeliği tanımam, ben valiliğin kararını da tanımam, ben bildiğimi okurum' denirse bu açıkça Türkiye'deki mevcut anayasal düzene bir başkaldırı olarak da değerlendirilir... Kimse devlete ve devlet erkini kullanan mercilere meydan okumasın, devlet kendisine meydan okutmaz."

1 Mayıs 1977 katliamıyla yüzleşemeyenler, demokrasi ve özgürlük dersi verip halkı korkutuyor, sendikalara gözdağı veriyor...

O yasakçı kafa "devlet içinde örgütlü silahlı gücü" ortaya çıkarma savıyla, İtalya örneğini vererek şöyle diyor:

"Türkiye'yi gladyodan temizleyeceğiz!"

Galiba bir akıl tutulması yaşıyoruz iktidarıyla, muhalefetiyle, medyasıyla...

***

Hrant Dink cinayeti eşelendikçe tetikçilerin kimlerle ilişki kurdukları ortaya çıkmıyor mu?

İlişkiler zincirinin kanlı halkalarında olanlar çevremizde dolaşıyor, PKK vahşeti Güneydoğu'da yine ortaya çıkıyor, tarikatçı yapılanma Hrant Dink cinayetinde, Malatya katliamında olduğu gibi "tarikat yurtlarında" kendini gösteriyor...

Şehit cenazelerinde gözyaşları ırmak oluyor, çocuklar, anneler, babalar, kardeşler, eşler...

İnanın bir korku tünelinden geçiyoruz toplum olarak..

Aylardır Cumhuriyet gazetesinin iki ayrı köşesinde, iki ayrı polis aracı, resmi ve sivil polisler...

Cumhuriyet gazetesi ve yazarlarına yönelik bir saldırı bekleniyor... Gazete yönetimi güvenlik önlemlerini arttırıyor...

Alman, Fransız, Hollandalı, Belçikalı sosyalist, sosyal demokrat, yeşil milletvekilleri İstanbul-Ankara arasında "mekik dokurken" başyazarımız İlhan Selçuk'un hangi nedenle gözaltına alındığı, Cumhuriyet gazetesi ve yazarlarının niçin tehdit edildiğini öğrenmek zahmetine katlanmıyorlar...

Tek dertleri var bunların:

"Aman AKP kapatılmasın, Türkiye'de darbe olur!"

Kim yapacak darbeyi?

Askerler!..

Halk, "asker darbe yapacak" diye sindiriliyor, köleleştirilmiş medyanın dolarlarla beslenen adı sanı belli olmayan "köşe maskaraları" yeni numaralarını sergiliyor:

"Ergenekon'un karargâhı Cumhuriyet gazetesi..."

Bu gazetenin kıdemli emekçilerinden biri olarak darbecilere, darbe planları yapanlara, mafyaya, çetelere, devlet içinde örgütlü silahlı güçlere hep tavır aldım!..

Bu yalanın dolanın, sahtekârlığın tohumlarını ekenlere kim dur diyecek? Bu aymazlardan, çıkar şebekelerinden kim hesap soracak?

***

Sözü fazla uzatmaya gerek yok!..

Bugün Taksim Alanı'nda neler olup biteceğinin kaygısını taşıyorum...

Merak ettiğim ise Avrupalı sosyalist, sosyal demokrat, yeşil milletvekillerinin "demokrasi ve özgürlüğü" nasıl algıladıkları...

Bayraklara sarılı şehit cenazeleri... Sakarya'da bir saat içinde örgütlenen saldırgan topluluk... Hrant Dink cinayetinde ortaya çıkan derin güçler ve bağlantıları... Çokuluslu altın avcılarına peşkeş çekilen dağlarımız ve ovalarımız...

Benim içimde ise yurtsever olarak bir suçluluk duygusu!..

Acaba nerede yanlış yaptık?..

Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet, 1 Mayıs 2008

Hiç yorum yok:

Related Posts with Thumbnails